Tüketici borcu gırtlağa dayanmış, insanları yıllar içinde borç batağına saplayacak bir ekonomik model uygulanmış, sırasıyla Başbakan, Babacan çıkıp uyarıya başlamış. Ortam bu…
Her ne kadar yaşananların tamamı bu iktidarın uyguladığı tüketim modelinin bir sonucu da olsa, olayın ciddiyetinin farkına varılması hem iyi, hem de geç kalındığı için ürkütücü…
Fakat meselenin ciddiyetini halen anlayamayanlar var. Bunların başında da Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan geliyor. Çağlayan kredi kartı ile ilgili düzenlemeye karşı olduğunu, insanların tüketmesi gerektiğini söylüyor.
Bir noktada hakkını teslim edelim. Ani yapılacak bir frenin ben de çok olumsuz sonuçlara neden olacağına inanıyorum. Fakat Çağlayan’ın kaygısı bu değil. Ekonomi Bakanı, düzenlemeyi, fren yapmayı gereksiz buluyor. Yani halen gaza basalım derdinde…
Bunu da tekerleme gibi anlatıyor. Ne diyor? Bakan arkadaşıyla aynı fikirde olmadığının altını çizdikten sonra şu tarihi ifade dökülüyor dilinden: “Tüketim olacak ki üretim olacak tüketim olmadan yatırım olmaz. Tüketim olacak ki ticaret olacak. Tüketim olmadığı zaman sanayi, ticaret erbabı, esnaf ne olacak?”
Şimdi bununla ilgili çeşitli espriler yapılabilir, ama ben yine de kendimi tutup, makamına saygımdan açıklamaya çalışayım. Bakan Çağlayan özetle diyor ki, harcayan olacak ki, üreten ve satan da iş yapsın. Aslında bir türlü anlamadıkları temel formül bu…
Siz bakış açınıza reel sektör iş yapsın diye bir çerçeve çizer, öte yandan girdi maliyetlerindeki artışlardan, sunulan ortama kadar da samimiyetsiz davranırsanız, insanları borçlandırır, reel sektörü de batırırsınız.
Bu iktidar reel sektör konusunda son derece samimiyetsizdir. Tıpkı çalışanlar konusunda olduğu gibi.. Her teşvik verdiklerini söylediklerinde batanlar, her çalışma koşullarını iyileştirdiklerini açıkladıklarında da daha çok köleleşenler yarattılar.
Bakan Çağlayan’ın kuracağı doğru formül öyle değil. Üretim ekonomisini destekleyeceksiniz. İnsanlara iş kapısı açacaksınız. İstihdam edilen insanlar, elde ettikleri gelirle ihtiyaçlarını karşılayacaklar, bu da çarkın dönmesini, üretim ve esnaf noktasının güçlenmesini sağlayacak. Böylece daha çok istihdam kapısı açacaksınız.
Bakan’ın yaklaşımı ile benim anlattığımın arasındaki fark nedir? Ben devletin doğru stratejilerle üretim ekonomisini desteklemesinin, sonuçta harcanacak bir değer, yani bireylere gelir yaratmasından bahsediyorum.
Bakan Çağlayan ise, borç alarak tüketicinin reel sektörü finanse etmesini bekliyor. Yani ülke ticaretinin finansmanını tüketicinin sırtına yıkıyor. Yıllardır uyguladıkları politika bu ve içlerinden bazıları farkına varsa da anlaşılıyor ki, geneli daha ‘başarılı ekonomi palavrası’na inanmayı sürdürüyor.
Sayın Bakan sistem iflas etti. Ülkeyi de batırdınız, özel sektörü de, insanları da… Herkes gırtlağına kadar borca batmış durumda. Eseriniz ortada, özür dileyemiyorsunuz, en azından susun.
Bu ülkenin insanlarına 11 yıldır borç para yediriyorsunuz. Herkes uyguladığınız üretmeyen tüketim ekonomisi nedeniyle geleceğe ait tüm gelirlerini yemiş durumda… Aylık döngüsünü bile sağlamak için kredi kartından harcama yapıp, borcunu öteliyor.
Artık gerçekle yüzleşin. Çünkü sıcak para ile yönettiğiniz ülke finansman darboğazıyla karşı karşıya… Uyanın artık gördüğünüz rüyadan… Çünkü sizin rüyanız, koskoca bir milletin karabasanı olmak üzere… Hiç olmazsa susun.
Yapılan teşviklerden yararlananlar yararlanıyor, işlerini büyütüp iş aş yaratıyor siz beğenmeseniz de değerlendiren memnun olan sanayiciler var.
Hane halkına gelince borç.yiyen kesesinden yer , ödeyemeyeceğin borcun altına girmeyeceksin ve ona göre yaşayacaksın bu bilince insanlar ermeli artık, bakan illa borçlanın mı demiş, sözlerine yüzde yüz katılıyorum.