Resmi kayıtlara göre Türkiye kayda geçen ilk büyük depremini 1903 senesinde yaşadı. Yıllar içinde büyük can kayıplarına neden olan onlarca zelzele bir yana, sürekli yıkılan ve tost olan binalara şahit olundu.
Marmara’da gerçekleşen Gölcük Depremi, gerek can kaybı, gerekse ülkeye ekonomik bakımdan en büyük hasarı verdi. Peki ne yapıldı? Eğer bir şey yapılmış olsaydı, bugün Van’a ağlıyor olur muyduk? Neymiş? Biz ders almıyormuşuz.
Vergilerin ağırlıklı bir bölümünün tahsil edildiği, nüfusun yüzde 40’ının yaşadığı ve yarattığı ekonomiyle Türkiye’yi besleyen İstanbul ve civarında yeni bir deprem bekleniyor. Ne yapıyoruz? Ceset torbası hazırlıyoruz.
Oysa Türkiye sadece jeolojik bakımdan bir deprem tehlikesiyle karşı karşıya değil. Çok büyük bir ekonomik deprem de kapıda, uyarılarını vererek, yani öncü depremleriyle Türkiye’ye sinyaller yolluyor. Kredi kartları başta olmak üzere tüketici kredilerinden bahsediyorum.
Geçtiğimiz günlerde Ulusal Kanal’daki Ekopolitik programımda konuştuğum Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Mehmet Bülent Deniz ile adliye koridorlarını tek tek adeta dolaştık. Boşanma davalarından, asayiş davalarına kadar hepsinin temel sorunu olarak gözüken maddi sıkıntılar ve borçlu yapı dikkat çekiyor. Peki bu önce deprem değil de nedir?
Bu ülkede kredi kartına sahip olan insanların 6,5 milyonunun en az ödenmesi gereken tutarı ya da borcunun yarısını ödeyebilme kabiliyetinde olduğunu biliyor muyuz? Peki bu önce deprem değil de nedir?
Tüketici borçları 209 milyar TL’ye ulaştıysa, şirketlerinizin döviz pozisyonu açığı 191 milyar doları aştıysa, Türkiye’nin krize girmemesi için yeni borç olarak nitelendirilebilecek sıcak para bulması ya da bedelini ödeyerek var olanı tutması zorunluluğu ortadaysa, bu önce deprem değil de nedir?
Başarılı ekonomi palavraları gölgesinde 12 milyon 750 bin kişinin yatağa aç girdiği bir ülkede, kredi kartlarının al-ver yöntemiyle borcunun ötelendiği sisteme fren konulduysa ve önümüzdeki süreçte çok ciddi oranda kimsenin borcunu çeviremez noktaya geleceği gün gibi açıksa, bu öncü deprem değil de nedir?
Türkiye’ye büyük deprem geliyor ve bu depreme normal zelzeleye nasıl hazırlanılıyorsa, öyle hazırlık yapılıyor. El cevap: Sadece bakılıyor.
‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ diyor uzmanlar… Ekonomide de ‘borç öldürmez, tahsilâtı öldürür’ demek mümkün değil mi? Orada yıkılan binalardan sorumlu tuttuğumuz müteahhitler varsa, burada da kanunlara aykırı bir biçimde insanları gelirinin 10-15 katı borçlandıran, krediyle kurban ibadeti yapmayı bile teklif eden bankalar ve bankacılık sistemi muhatap değil midir?
Büyük deprem geliyor… Bu ne felaket tellallığı, ne de baÅŸka bir ÅŸey. Bütün uzmanlar uyarıyor, ama ne gören var, ne de görmek isteyen… Tıpkı depremler konusunda her fırsatta uyarı yapan uzmanların görüşleri olduÄŸu gibi, ekonomideki depreme yönelik ikazlar da yok hükmünde…
Diyeceksiniz ki, normal depremde can kayıpları oluyor, bunu onunla nasıl mukayese edersin? Siz bunu gidin de kredi kartı borcunu ödeyemediği için intihar eden insanlara anlatın.