Gazetelerin köşelerinde, televizyonların haber bültenlerinde otomotiv sektörüyle ilgili methiyeler düzülürken, aniden Bursa’da bir şeyler oldu. Çalışanların bıçak kemiğe dayandığı noktada itirazlarını yükseltmesine şahit olduk.
Sonrasında kimi anlaÅŸtı; kimi sorun yaÅŸamaya devam etti. Fakat meseleyi sadece bir açıdan ve Bursa özelinden okumaya kalkarsak, asıl fotoÄŸrafı göremeyeceÄŸimiz kesin. Çünkü problem çok daha büyük, sektörler üstü ve üretim penceresinden okunması gereken bir noktada…
Ne yazık ki çok uzun zamandan beri otomotiv, inşaat gibi sektörlerde önemli sorunlar yaşanmasına rağmen, medya reklam verme potansiyeli nedeniyle bunları görmezlikten geliyor; hatta daha kötüsü tam tersi yönünde haberler yapıyor.
Fakat biraz daha geriye gittiğimizde yılbaşında dev otomotiv firmalarının bazılarının ülkedeki üretim tesislerini kapatacaklarını açıklamaları, periyodik iş durdurmaları, inşaat sektörünün ödeme alamamakla birlikte, satışlarıyla ilgili açmazları alenen bugünlerin geleceğinin habercisiydi.
Sektörler zorlandıkça, çalışanlara yüklendiler. Türkiye’de şöyle hastalıklı bir durum var. Zarar veya sıkıntı noktasında çalışan ile iÅŸveren aynı safta… Ä°ÅŸverenin kimseye gücü yetmeyince çalışanına sıkıntıları fatura etmek gibi bir hastalığı belirdi. Bu sorunu medyadan inÅŸaata, otomotivden tekstile her alanda görüyoruz.
Bursa’daki olayda işçiler haklı. Peki, işveren haksız mı? Onun haksızlığı, yaşadığı bu mağduriyeti, yetkililer önüne geldiğinde hiçbir şey yokmuş gibi davranmasında aramak gerekir. Fakat şu bir gerçek ki, şu anda ülkede üretim ekonomisi tarafında bulunanlar işçisi, memuru, işvereni ve tedarikçisiyle hiç hoş bir durum yaşamıyor.
Soruna bu açıdan bakmaz ve bunu salt bir işçi-işveren mücadelesi olarak görürseniz, sonuçta ortaya çıkacak tabloyu önlemek için de geç kalmış olursunuz. Ben farklı sektörlerde, çalışanının maaşını çıkarmak için çalışan, ayakta kalmaya uğraşan çok işveren de tanıyorum.
İddia ediyorum kıdem tazminatının fona devredildiği gün, ardından çıkması muhtemel vergi ve SGK affının akabinde çok sayıda işletme, fabrika kapısına kilit vuracak. Vergi, kıdem ve prim borçlarını kapatacak parası olmadığı için gizli iflas halinde faaliyetlerini sürdüren işletmelerin yoğunluğu, Türkiye ekonomisi için en büyük tehlikedir.
Bu fotoğrafta üretim ekonomisinin aktörlerinin hataları var mı; şüpheniz bile olmasın. Fakat üretim ekonomisinin kemiklerinin kırıldığı, kumar ekonomisine feda edildiği bu sorunun gerçek sorumlusu siyasettir.
Şayet uygulanan politikaları tartışmaz ve kısır bir hak tartışmasına girilirse, her ne kadar bu son derece kutsal da olsa sonucu, ortada artık tartışma yaşanacak işletmelerin kalmamasıdır. Greve lokavt çekecek işletmelerin sayısını tahmin etmek bile istemezsiniz.
O yüzden yaşanan açmazı doğru analiz etmek, Bursa’daki olayları doğru okumak ve sorunun kaynağını doğru tespit etmek zorundayız. Aksi takdirde iflas vermiş işletmelerin, işsiz kalmış bireyleri olarak, durumun ne olacağını konuşacağımız bir sürece gidiyoruz.