Eskiler nüktedan insanlardı veselam…
Çözülemeyecek ya da içinden çıkılamayacak ortamlarda çıkış yolu müjdeli bir habere gelir dayanırdı.
Hem borçlu hemde meteliÄŸe kurÅŸun atıp burnundan kıl aldırmayanlar için ise saÄŸdan git cüzdan bulursun diye ironi yaparlardı…
Aslında bir toplum ve özelliklede o toplumun ve ekonomisinin bütününde yaşanan olumsuzlukların beklentisi, bir müjdeye kaldı ise ancak doğa üstü bir mucize belki düze çıkış için bir fayda sağlayabilir!
Zaten bu döviz kıtlığı ve paritesi, vadeli mevduatlara verilen enflasyon altında ki faiz, hatta bir de stopaj vergisi ile tasarrufcunun birikimlerinden tırtıklayarak ve TL sıkışıklığınıda, merkez bankası ile özel ve devlet bankalarından hemde düşük faiz ile ona buna kredi vermekle hiç çözemezsiniz?
Ayrıca bu düşük faizli TL kredilerinin, ekonomiyi canlandırmak yerine, tam tersi döviz ve altın alımına gitmediği ne malum?
Ekranlarda kamu spotu reklam yayınlarına baktığınızda maÅŸallah krediyi verende alanda mutluluktan uçuyorlar…
Acaba gerçekten böyle mi?
Kendi kredimizle, kendi ekonomizi tıpkı kendi silahımızla, kendimizi vurmadığımız ne malum?
Bu da demek oluyor ki değirmene su taşıyoruz ama kimin değirnenine işte ondan bi haberiz malesef!
Bu durumda ise iÅŸimiz gene Allah’a kaldı demektir…
Ne diye biliriz ki?
Allah yar ve yardımcımız olsun!
Sözün özü;
Akıl ve bilimden uzaklaÅŸan, çalışarak, üreterek, alınteri dökmeden, ekonomilerini düze çıkarmak isteyen toplumlar, müjde ve mucizelerin hayali ile avunurlar…