Ben sarsılan tasarrufçu güveninin bu dönemin en önemli kaybedeni olacağını düşünüyorum.
2008 krizi inançlarımızı yıkmaya devam ediyor. Sisteme olan imanımız zorda. Geçenlerde, sistemimizin taşıyıcı kolonlarından biri daha gitti. Londra bankalar arası referans faiz oranı (libor)belirlenmesinde hile yapıldığı ortaya çıktı. Yok artık. O libor ki, yüzlerce trilyonluk günlük işlem, o referans faiz oranına bakılarak fiyatlandırılıyordu. İngiliz Barclays bankasının, görevinden bir nevi merkez bankası başkanının zoruyla, ayrılan genel müdürü, “biz libor için zamanında olmayacak düşük faiz oranlarından borçlanabileceğimizi söylemiştik. Zamanın merkez bankası idaresi de hilemizin farkındaydı. Hatta zaten öyle istiyordu” deyiverdi. Sonra ortalık karıştı. Bu Barclays işi hiç iyi olmadı. Sistemimizi daha derinden tartışmaya açtı. Unuttuklarımızı bize yeniden hatırlattı. Mutsuzluklarımızı gün yüzüne çıkardı. Kısa bir listeye ne dersiniz?
İsterseniz önce bir libordan başlayayım. Libor’un aslı BBA LİBOR. Britanya Bankalar Birliği bankalar arası piyasada referans faiz oranını üyelerine soruyor ve sonra da bunun ortalamasını açıklıyor. Aslında bankalara pek kolay bir soru soruluyor: “Bugün bir başka bankadan borç para almanız gerekseydi, hangi faiz oranından borçlanabilirdiniz?” Bankalar öyle topladıkları parayı kasalarında bekletmiyorlar. Plase ediyorlar. Karşılarına yeni bir yatırım fırsatı çıktığında, bir ödeme emrini yerine getirmek gerektiğinde, kasalarında para yoksa, olan bir bankadan çok kısa vadeli borç bulmaları gerekiyor. İşte o mutasavver borcun olası maliyetini her gün soruyorlar bankacılara. Barclays skandalı ile şu ortaya çıktı: 2008 krizinin, sıkıntılı günlerinde, bazı bankacılar bu soruya yalan cevap vermişler. Bunu, kendi risklilikleri ortaya çıkmasın diye yapmışlar ya da merkez bankası onlardan öyle istemiş de öyle yapmışlar, önemli değil. Önemli olan hepimizin büyük bir açıklıkla bankaların bir yalanına tanıklık etmemiz. Şimdi diyeceksiniz ki, “bunun için bir vakaya daha mı ihtiyaç vardı?” Bana kalırsa, hiç bu kadar açık yalan söylerken yakalanan olmamıştı. Bu nedenle, hasar alan sistemimizin taşıyıcı kolonlarından bir tanesi oldu. Bu ilk nokta.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.