En az son üç yıldır, yani soygunun ortaya çıktığı, İngiliz Dışişleri Bakanı’nın G-20 Zirvesi’nde, faturayı gelişmekte olan ülkelerin ödeyeceğini ağzından kaçırdığı günden beri uyarıyoruz.
Çünkü yöntem belli ve daha önce çitileyen bir banka aracılığıyla Arjantin’de nelerin yaşandığını biliyoruz. Biz felaket tellalları hep aynı uyarıda bulunduk. Bankaların elindeki devlet ve yabancı banka tahvillerini ciddiyetle inceleyin.
Hatta çok övünülen döviz rezervi için de aynı risk var. Halen de bu riskler ortadan kalkmış değil. Mesela bunların içinde ‘Yunan, İspanyol ve benzerlerinin tahvili var mı’ diye ısrarla uyarıda bulunduk. Durmuş Yılmaz’ın ortaya çıkardığı ve 1974 yılında alınan, bugünkü değerinin 10 milyar Avro olduğu söylenen Fransız tahvillerini hatırlatırım.
Ayrıca Fransa’nın durumunu da anımsatırım. Basına yansıdı. The Lisbon Council adlı düşünce kuruluşu ve Alman Berenberg Bankası’nın hazırladığı rapora göre, 17 Avro Bölgesi ülkesi içinde Fransa, genel sağlık durumu açısından 13. Sırada yer aldı. Üstünde İspanya, altında Yunanistan var.
Peki Fransa zor duruma düşerse ne olacak? Yani elimizdeki tahviller pul olursa… Daha doğru düzgün kamuoyu olarak elimizde kimin tahvili var, kimin yok onu bile bilmiyoruz. Bu açıdan riski de hesaplayamıyoruz ve olası sonuçlar bizleri korkutuyor.
Hep bu konuya dikkat çekerken, kaygılarımızın boş olmadığını ve Türkiye’de bazı büyük bankalarda sendikasyon kredilerin teminatı olarak gözüken bu tahvillerin varlığı tezinden yola çıktık. Risk büyüktü. Çünkü Arjantin’deki soygun da, kriz de aynı şekilde yaratılmıştı 2001 yılında…
Ve bugün işin kokusu çıkmaya başladı. Üstelik hayret uyandırıcı bir biçimde Star Gazetesi’nden… Lehman rezaleti gibi çöp tahvillerin Türkiye’de olduğuna ilişkin haber kokuyu ortaya çıkardı.
Türkiye’de 6 bankanın müşterilerinin endişeli olduğundan bahsedilirken, , bazı müşterilerin Yunan çöp tahvillerini aldıklarından haberinin de olmadığına dikkat çekiliyor. Bu bankaların yurtdışındaki temsilcilik ve şubeleri yoluyla da alım yaptığının üzerinde duruluyor. Habere göre, elinde Yunan tahvili bulunan yatırımcı sayısı ise bilinmiyor.
Ekonomi bürokratları bu tahvillerdeki devlet güvencesine atıfta bulunuyor. Çöp tahvil ve batmış ülkelerden bahsediyoruz. Bunların Yunanistan’da karşılığı olur mu bilemem ama, burada bu tahvilleri teminat gösterip sendikasyon kullananlar açısından karşılığı olacağı kesin. Hangi bankalar olduğunu da tahmin etmek güç değil, fakat suç teşkil eder yazamam. Bu bankalar batarsa, zarar 74 milyona bölünür, onu hatırlatayım. Üstelik bu kuruluşlar 2 binlerin başında kurtarılanlara benzemez. Ağırlığı da tokadı da fazla olur.
Yıllardır yazıyorum, tekrar yazayım. BDDK bankaların elinde bulunan tahvillerin fotoğrafını çeksin. Ekonomi yönetimi elindeki döviz rezervinin, ki bunlar nakit değil çoğu tahvil, analizini yapsın. Sonra iş işten geçtikten sonra karşımıza ‘pardon’ diye çıkmasın. İşin özü yıllardır uyarılıyorsunuz ve hiçbir şey yapmıyorsunuz. Sonra bize faturayla gelmeyin.
Başındaki kılları örtmek, çenesindekileri uzatıp sıvazlamaktan baÅŸka bir ÅŸeye önem vermeyen, önemini bilmeyen… önemli olan başının dışı deÄŸil içindeki akıldır, bilgidir, muhakemedir…diyemeyen insanlar ve bu insanların iÅŸaret ettiÄŸi yönetimlerle gittiÄŸimiz yer meçhul olmaktan çıkmıştır DÜŞÜNEN, ÖĞRENEN beyinler için. AMA BÄ°ZÄ° KURTARACAK BÄ°R AVRUPA YOK ! ANCAK ÜŞÜŞECEK AKBABALAR ÇOK !
Åžu söz her zemin ve zamanda geçerliliÄŸini korumaktadır: TÃœRK’ ÃœN KENDÄ°NDEN BAÅžKA DOSTU YOKTUR ! ONUN İÇİN TÄ°TREYÄ°P KENDÄ°MÄ°ZE GELMELÄ°YÄ°Z !
Demokrasi istiyorsak, önce uygulamalıyız…uygulansın diye beklemeden!Haklarımızı öğrenip sorgulamaya baÅŸlamalıyız daha da geç olmadan !
Sonra dönüp şöyle diyemezsiniz ; ” pardonlar çıkalı…”
Esasen deseniz de kıymet-i harbiyesi kalır mı? Söz yerinde ve zamanında ağırdır !