Hernekadar gündemin şehvetine kapılmak yerine şehveti gündelik olarak kovalamayı tercih eden bir yazar da olsam, aslında AB’yle ilgili bu keyifli makaleden önce TCMB’ya mutad bindirmemi yapmadan geçemeyeceğim. Son zamanlarda komik TCMB fıkraları duydunuz mu? Ben duydum ve sizinle paylaşmazsam yaz sıcağında soğuk pınara bırakılmış Diyarbakır karpuzu gibi göbeğimden çatlarım.
Desperate Housewives dizisi Türkiye’ye uyarlanmış, adı “Desperate Central Bankers” (Umutsuz Merkez Bankacıları), başrolü TCMB’ye teklif etmişler.
Bir arkadaşın düğünü vardı, geline dolar serpmek için döviz büfesine gittim, öyle ufak bir şey alacağım, bir kaç bin dolar. Büfeci “Engerek Baba yarım saat bekle” dedi. (Yakın arkadaşlarım bana Engerek der) “Niye?” dedim, “Biraz sonra TCMB tenzilatlı satış yapacak, o zaman daha hesaplı olur.”
TCMB ile Fransız ordusu niye birbirine benzer? Çünkü ikisinin de binlerce silahı vardır, ama savaşmadan teslim olurlar.
Faiz artırım kararı almak için kaç PPK üyesi gerekir? Asla bilemeyeceğiz, hiç faiz artırmayacaklar ki!!!
Valla, Vezir-i Azamın frenk elçisine dediği gibi: “Şaşıyorum, ya siz dışardan biz içerden 600 yıldır bitiremedik bu Devlet-i Osmaniye’yi”. Dışarda bitmeyen riskten kaçış, içerde her kararıyla ekonominin dengesini ve halkın ruh sağlığını bozan TCMB ve AKP, ama hala direniyoruz. Daha ne kadar direniriz? Cevap artık bizde değil. TCMB Perşembe günü politika faizini artırmayarak elini gösterdi. AKP’den telgrafla direktif gelmeden faiz artırmaz. Bu sıcak para kaçışı devam ederse, bir ay sonra TL ve DİBS’de bu seviyeleri “mazide kalan güzel günler” olarak hatırlarız.
AB’de maliye bakanları ve liderler 6 gün sürecek görüşme maratonuna başladılar. Çarşamba günü dünyanın kaderini belirleyecek karar açıklanacak. Eğer AB’nin kararı piyasaları tatmin ederse, amenna. Türkiye bu seneyi sorunsuz atlatır, TL değer kazanır, DİBS faizleri düşerken İMKB-100 de 70 bin puana doğru depara kalkar. Benim görüşümü sorarsanız, AB maliyeti çok ağır olmasına rağmen acı ilacı yutacak. Çok borçlu ülkeler (PIIGS) ve Avrupa bankaları panik satışlarına karşı kordon altına alınacak, Yunanistan ise ya karantinaya, ya da iflasa mahkum edilecek.
Önümüzdeki altı gün yaşanacak tartışmanın püf noktalarını kavramanız için biraz pedantik de olsa bir kılavuz hazırlamak ihtiyacı duydum bu yazımda.
Hair-cut: Saç tıraşı. Trader efradının kullandığı, “ufak bir kayıpla pozisyondan çıkmak” demek. Çok borçlu ülkeler olan Yunanistan, Portekiz İrlanda, Italya ve İspanya (PIIGS) krizi bağlamında, Yunan tahvili (DİBS’i) tutanların bu zirvede tayin edilecek zararını tanımlıyor. Yunanistan’ın 2014 sonunda en iyimser senaryoda kamu borcu/GSYIH oranı %160’nın altına inmez. Palikaryayı yaşatmanın tek çaresi var. Halen DİBS tutan alacaklılara bir hair-cut yapmak. 21 Temmuz Zirvesin’de bu hair-cut nominal değerin %21’i olarak saptanmıştı, ama yetmiyor. Bu zirvede hair-cut %50 olarak belirlenecek.
Bankaların yeniden sermayelendirilmesi: Palikarya’nın 360 milyar Euro civarında kamu borcu var, takriben 100-130 milyarı Avrupa bankalarının bilançolarında. Haircut’dan sonra 50-70 milyar zarar etmiş olacaklar. Ama, Avrupa bankalarının bir başka sorunu daha var. Getirisi %2.5-3.5 civarndan aldıkları Guido (İtalyan) ve Sanchez (İspanyol) tahvillerinde getiri şimdi %5.5 civarında, yani acaip zarardalar. Ayrıca eğer Palikarya DİBS’i tutan herkes %50 hair-cut yiyecekse, ilerde aynı kolpoçinonun Guido ve Sanchez DİBS’e yapılmayacağı ne malum? Bir başka deyişle, Avrupa bankalarına borç verenler yalnız Palikarya DİBS’de uğrayacakları zararı değil, Guido-Sanchez DİBS’de uğrayacakları muhtemel zararı da hesaba katıyor, onlarla iş yapmıyor. İşte bu yüzden yeniden sermaylendirmenin yanında bir şekilde kordon altına alınmaları laızm.
Avrupa bankalarına 100-200 milyar Euro civarında taze sermaye koymak lazım ki, yeniden Interbank’tan, ABD Likit Fonlardan, bono ve tahvil piyasalarından borçlanabilsinler. Bilanço büyütsünler, kredi versinler. Bankalar ya borsadan sermaye artıracak, ya da devletin önünde el açacaklar. Her iki durumdada semrayedarın böbreklerine kadar “teyet geçecek”. Bu yüzden Avrupa bankaları yeniden sermayelendirmeye Hürrem Sultan’ın hamama gitmeye direndiği gibi direniyor. Ama, bu konuda uzlaşma var, bankalar ya seve seve ya da fatmagül usulü (FadimaRose style) sermaye bulacak.
Büyük Bazuka: İşte Fransa ve Amanya (Fransua ve Hans) burda anlaşamıyor, ve eğer zirve fos çıkacaksa, Büyk Bazuka’nın bulunamamasından çıkacak. Şimdi manzaraya baktığınızda karşınıza şöyle bir senarya çıkıyor. Palikarya iflas etti, ya da DİBS’de %50 hair-cut yapıldı. Aynı muamelenin Guido ve Sanchez, hatta Pepe (Portekiz) ve McIntosh (İrlanda’nın) ihraç ettiği DİBS’de de başlarına geleceğinden korkan yatırımcılar bunları ishal olmuş tavşan gib portföylerinden çıkartmaya başlayacak. Bu ülkeler uzun süre borçlanamayacakları için batma sınırına gelecekler. Ayrıca bankaların elinde hali hazırda bulunan DİBS’lerin de değeri düştüğü için ilave edilen sermaye kediye yüklenmiş olacak.
yazının devamı için tıklayınız