Bu hafta sonu seçimler var. Türkiye 61. Hükümeti’ni belirlemek için sandık başına gidecek. Umarım ülke için en iyisi olsun. Fakat bu vesile ile bazı şeyleri de sorgulamak gerektiğini düşünüyorum.
Bizde seçimlerde oy kullanmaya ilişkin ruh hali ‘oh görevimi yaptım’ tadında… Elbette oy kullanmak bir vatandaşlık görevi. Fakat altını çizeyim bu bir görev. Bir sonraki dönem ülkeyi yönetecekleri ya da muhalefet edecekleri belirleyecek tercihi yapmak adına.
Oysa sadece meseleyi oy vermekten ibaret görürseniz, ortaya çıkan durum görevini gerçekleştirmek değil, işini yapmak ya da üzerine düşeni yerine getirmek olur. Vatandaş olmak sadece oy verip, dönüp arkanı gitmek ve o süreçte bir daha ‘memurlarım ne yapıyor’ diye bakmamak mıdır?
Çünkü genel anlamda bizlerin yaptığı bu… Hatta bazılarımız bunu bile yapmıyor. Fakat onun ardından da hayatından şikayetçi oluyor. Şikayet edip, yine gidip şikayet ettiklerine teveccüh ediyor. Zira takip etmiyor. Bir de partizanca yaklaşanlar var tabii. Oysa biz bir jüri, onlar yarışmacı… Durumu sanki seçilen bizmişiz kıvamına sokmak nedendir? Sorarım size, bu ülkede kim hakkını arıyor? Sonuç alsın almasın ufacık bir detayın ya da haksızca gasp edilen kuruşunun peşine kim düşüyor?
Ödediğimiz ve sesimizi çıkartmadığımız dolaylı vergiler, haraç mezat satılan bize ait kurumlar, yurtdışından gelen işadamına, kendi işadamımızı ezen uygulamalar, ithal öğretmenlerin gündeme geldiği ülkede açığa rağmen atanmayan öğretmenler… Kim soruyor bunların hesabını?
Meclis Başkanı’nın ‘kabul edenler, etmeyenler’ deyip genel kurula bakma gereği bile göstermediği bütçe oylamaları bizim ülkemizde yaşanmıyor mu? Oysa bakılmadan ‘kabul edilmiştir’ denilen her onayda milyonlarımız ya da kredi alarak yaptığımız harcamalar bir yerden bir yere kanalize ediliyor? Fakat biz seyrediyoruz?
Kaçınız tüketici olarak haksızlığa uğradığı halde, hakkının peşine düştü? Basının bile kendi arasında memleketteki yanlışları kelle koltukta ortaya koyanlara ‘Ülke sen mi kurtaracaksın, görme’ diye nasihat ettiği bir ülke haline geldik.
Evet biz seçimleri severiz. Çünkü her seçimde sorumluluğunu taşımadığımız oyların çamaşır makinesinde yıkanmış, ibra edilmiş olduğunu sayarız. Peki vatandaş olup, hakkımızı aramıyorsak, seçtiklerimize asilin kim olduğunu hatırlatamıyor, hatta pop sanatçısı görmüş gibi hayranlıkla karşılarında el pençe divan duruyorsak biz vatandaş mıyız? Yoksa Ortadoğu’nun herhangi bir ülkesinde sandığa gidip oy atan seçmenden bir farkımız yok mu?
Gelin bu yeni dönemde kıralım artık alışkanlıklarımızı. İşe sandığa giderek, attığımız oyun güvenliğinin sağlanmasını izleyerek başlayalım. Sonra da her fırsatta yeni milletvekillerinin önüne çıkıp, asilin biz olduğumuzu hatırlatalım. Yani cebimizde taşıdığımız nüfus cüzdanlarımızın ve altında yaşadığımız bayrağın hakkını verelim. Vatandaş olalım. Göreceksiniz o zaman seçimleri daha çok seveceğiz.