TRT’deki Seksenler Dizisi’nin baba karakteri vardır. Rasim Öztekin’in canlandırdığı Fehmi… Sürekli kısır döngüye girmesiyle ünlüdür. ‘Düşündükçe sinirleniyorum, sinirlendikçe düşünüyorum. Her an kısır döngüye girebilirim. Bak girdim bile.”
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de böyle. Düşündükçe coşuyor, coştukça düşünüyor. Fakat düşünmeye kalkınca, gaz/fren tartışmasında gazcı cephede olduğu için olsa gerek, hızını alamıyor.
Seçim heyecanını üzerinden atamamış olmalı ki, büyüme rakamını revize etti. Yüzde 5 büyümemiz şaşırtıcı olmayacakmış. Bu durum Cem Yılmaz’ın astronot olmak istediğini söyleyen çocuğa ‘şimdiden zıplamaya başla ancak olur’ demesi gibi bir şey. Çünkü koşullar, yaptıklarınız ve yapmadıklarınız, isteklerinizin gerçekleşip gerçekleşmemesinde esastır.
Zeybekçi, akademisyen olsa anlarım. Belki literatür takip etmiyor; dünyayı izlemiyor; analiz edemiyor deyip durumu kurtarırım. Bürokrat olsa, ‘salla başını, al maaşını’ diyen sınıftan olduğunu düşünüp, talimatlara uyuyor diyerek kendimi avuturum.
Bir yerde çalışan vatandaşımız olsa, aybaşında kirasını düşünmekten bu işlere kafa yoramamış deyip, çıkarım işin içinden… Fakat Nihat Zeybekçi sanayi kökenli bir isim. Üstelik Denizli gibi, dünyaya mal satmayı becerebilmiş bir ilden geliyor.
Daha fenası bakan; bundan da fenası Ekonomi Bakanı… Bütün dünya pazarları daralırken, büyümeler aşağı yönlü revize edilirken, dünya çapında faaliyet gösteren Alman bankası büyük çaplı işten çıkarmalara hazırlanırken, paktlarla dünyada korumacılık duvarları konuşulurken, Çin parasını devalüe ederek agresifleşirken yüzde 5 büyümeden bahsediyor.
Bahsetmekle kalmıyor; buna da şaşırmamamız gerektiğini belirtiyor. Şu bir gerçek ki yüzde 5’ten aşağı bir büyüme Türkiye’de daralma anlamına gelir. Keşke büyüsek… Fakat bunun için tek kriter, seçimin yapılmış ve tek başına iktidar çıkmış olmasıysa, insan gülse mi, ağlasa mı bilemiyor.
Sanki bütün dünya ekonomisi Türkiye’nin etrafında dönüyor; bizdeki seçimlere kilitlenmiş; onun sonucuna göre dünya ekopolitiğinde dengeler değişecek. Adama önce 600 milyar doları aşan borcunu kapat, 371 milyar dolarlık döviz pozisyon açığının hesabını ver derler.
Aslında ben AKP iktidarında ‘normali’ göremiyorum. Ya bütün dünya bizi bekliyor ya da bütün dünya bize düşman. Dev ve komik aynaların olduğu bir lunaparkta olduğumuzu düşünmeye başladım. Bunun ortası yok mu?
Velev ki Bakan Zeybekçi haklı. Yüzde 5 büyümeyi yakaladık. Malûm bu ülkede altın bile ihraç ürünü sayıldı. Hatta Zeybekçi gayrimenkulü de ihraç rakamına eklemek istedi de; Maliye Bakanlığı kibarca ‘olmaz’ dedi. İçinden güldü mü bilmiyorum.
Hiçbir yapısal sorunu çözmediğimize göre, Zeybekçi hem ihracat temelli yüzde 5 büyümeyi yakalayıp, hem de cari açığı düşüreceğimizi hangi hesap üzerine yorumluyor? Diyor ki; yapısal dönüşümlerin tamamlanması halinde.
Mesela sanayinin uluslararası pazarda önümüzdeki dönemde karşısına gelecek çevre faktörü var. Sanayinin sadece bunun için 2023 yılına kadar 60 milyar avroluk bir çevre yatırımı yapması gerekiyor. Sanayi nereden bulacak bu parayı?
Yapmazsa önündeki en rahat bulacağı tarife dışı engel olacak. Sadece bir örnek verdim. Gerçek bir ara malı imalatı, teknoloji dönüşümü hangi parayla yapılacak? Bununla ilgili ayağı yere basan bir proje göremedik ki…
12 senedir söylediğimiz buydu. ‘Parasal genişleme varken, bunu borç yerine finansman yapıp, geleceğe hazır olalım’ diyorduk. Ama bu iktidar ağustos böceği gibi parayı yemeyi ve yedirmeyi tercih etti. Şimdi de kara kara düşünüyoruz. Çünkü elimizde yapılanmasını tamamlamış bir sanayi değil, dağ gibi bir borç ve bu borcu çevirmeyi sağlayacak finansman açmazı var.
Bu yapıyla yüzde 5 büyüdüğümüz anda, Zeybekçi’nin düşündüğü gibi cari açık sorun olmaktan çıkmak yerine, finansman problemini de beraberinde getiren bir diğer başlık olur. Şu an cari açığımız ekonomi daraldığı için geriliyor; sorunu çözdüğümüz için değil.
Fakat Bakan Zeybekçi hızını alamıyor. Hiçbir temele dayanmayan, birbiriyle de çelişen beyanlarıyla ülke ekonomisini gazla yöneteceğini zannediyor. Şimdi seçim sonrası rivayet o ki, Davutoğlu Babacan’a ekonomide kaptanlık sözü vermiş.
Doğruysa Kaptan Babacan’dan ilk talebimiz olsun. Zeybekçi’yi kurtarın. Çünkü anlaşılan o kurtulmazsa, gazdan boğulacağız.