Her kriz döneminde karşımıza çıkan ‘petrol bulduk’ palavrasının yeni versiyonu, Gümrük Birliği’ndeki yapılanma ile patlayacağı söylenen ‘ihracat’ olarak gündeme oturdu. Hoş, aslında gümrük birliği sözleşmesinin ‘AB’ye girdik’, üyelik müzakerelerinin başlanmasının da gündüz vakti havai fişekle kutlandığı bu ülke için durum normal.
Gümrük Birliği ile ilgili yeni anlaşmayla birlikte Türkiye’nin AB ile olan ticaret hacminin 300 milyar doları bulması bekleniyor. Bu iddiayı ortaya atan, yoldan geçen ve kulaktan dolma bilgilerle sarf eden bir vatandaş değil. Söyleyen kişi, Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Volkan Bozkır…
Anlaşılan o ki, son derece çaresiz bir görüntü içinde, ne söylediklerini bilmeden yüksek perdeden konuşuyorlar. Ve yine anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönemde bu tip saçmalamaları daha çok duyacağız.
Türkiye’nin, kendi yanlışları, dahli ya da o pazarlardaki kaos nedenleriyle alternatif pazarlarda güç kaybetmesinin ardından AB pazarı, yine ihracatın içindeki payını yükseltti. Bu nedenle AB’ye taraftar olunsa da, olunmasa da bu yapının çok iyi okunması ve takip edilmesi gerekiyor.
Ülkede yıllarca doların baskılanmasının ardından gelir / gider dengesini farklılaştıran ve giderini dolara, gelirini avroya bağlayan ihracatçı açısından avro / dolar paritesinin önemini arttırması da, toplam ihracat içinde AB’nin payının artmasından kaynaklanıyor.
Fakat Bakan Bozkır’ın söyledikleri her tarafından tel tel dökülüyor. Rakamlar ile oranlar birbirine karışmış. Karşı taraftan da herhangi bir soru gelmeyince Avrupa Birliği Bakanı Ülke TV’de yaptığı röportajda sürekli boş kaleye penaltı kullanmış. Peki, söylemlerdeki açmaz nerede?
Bakan Bozkır’a, Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye’ye nasıl bir fayda sağlayacağı soruluyor. Müzakere sonunda Türkiye’nin AB ile ticaret hacminin iki katına çıkacağını söylüyor. Rakam, bugün için 150 milyar dolar ve imiş ve 300 milyar dolara ulaşacakmış.
150 milyar doların yüzde 45’i de bizim ihracatımızdan oluşuyormuş. Ne eder? 67,5 milyar dolar… 2014 yılı genelinde (TİM) Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin verilerine göre AB’ye ihracatımızın bu olduğunu doğruluyor.
Fakat yine TİM verileri gösteriyor ki, 2015 yılının ilk dört ayında AB ülkelerine ihracatımız, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11,8 azalarak 19,9 milyar dolara geriledi. Sıfır gümrükle bu iki katına çıkacakmış. Diyelim ki bu düşüş yok. Bir bu kadar daha ihracat yapmak için ne icat edeceğiz? Yani ne satacağız?
AB – ABD arasındaki Transatlantik Ticaret Anlaşması bizi hiç etkilemeyecek ve biz bu işten kârlı çıkacağız öyle mi? Şartlar değişmese bile aynı tempoda ithalatımızın da 82,5 milyar dolardan 165 milyar dolara çıkmasını ne yapacağız?
Bu ithalatı dünyada finansmanın kesildiği ortamda hangi parayla yapacağız? Bu soruların yanıtı yok; çünkü karşısında oturanın sorduğu yok. Peki diyelim ki Bakan haklı. Gümrük Birliği ile ilgili ne değişecek?
AB maceramızda 1987 yılı, üyelik başvurumuz nedeniyle mihenk taşıdır. Süreç kendi içine Gümrük Birliği sözleşmesinin yürürlüğe girişini de alıyor. Gelelim bugüne ve sonuca bakalım. IMF’nin kişi başına düşen gelirde satın alma paritesini esas alarak hazırladığı bir rapor var. Ülkelerin milli gelirlerinin dünyadaki milli gelir içindeki değişimini gösteriyor.
Türkiye 1987 yılında yüzde 1,41 ile dünya milli gelirini karşılanması adına pay alıyormuÅŸ.. 2014 sonundaki oran ne? Yüzde 1,41… Yani deÄŸiÅŸim yüzde 0… Aynı dönem içinde Endonezya, Tayvan yüzde 33, Güney Kore yüzde 53, Hindistan yüzde 93, Çin yüzde 330 deÄŸiÅŸim yakalamış.
Bizim AB’ye resmi üyelik sürecimizden bugüne elde ettiğimiz ilerleme ve aldığımız pay ise koskocaman bir sıfır. Bu gerçekler ortada dururken, bir anda ne yapacağız da dünya bizden mal satın alacak. Geçtim dünyayı Bakan Bozkır’ın sınırı içinde kalalım. Yaşlanan, resesyona giren, yani daralan AB’ye, rakiplerimizi geride bırakıp, bugünkünden iki katı oranda ne satacağız?
Daha kilit soru ise şu: Enflasyon içinde gıda fiyatlarını düşürmek için çareyi gıda ithalatında bulan bir zihniyetle hangi çözümü konuşacağız? Üstelik en büyük ihracatçı sektörlerinden biri olan hazır giyimde, marka olan firmalarının mahkemelerde iflasının kabul edildiği, ayakta kalanların da hisselerini yabancı fonlara satıp nakde dönüldüğü bir eğilim içinde…
Ne diyor Bakan Bozkır? Bu anlaşma Türkiye’yi şaha kaldıracakmış. Ben de soruyorum: Bu kafayla mı? Hadi canım sen de…