Maliye Bakanı Naci Ağbal, devletin yatırımcıya anahtar teslimi fabrika binası yapacağını açıkladı. Özellikle orta ölçekli firmalara ortam oluşturacaklarını belirten Ağbal, sembolik kiralarla maliyetlerin de aşağı çekileceğini vurguladı.
Meseleyi ilgili bakanlıklar dururken, neden Maliye Bakanı açıklar, bilmek mümkün değil ama, en azından iyi niyet koktuğundan anlatacaklarımızı bir fıkra ile biraz yumuşatalım.
“Adam tavukçuluk yapmaya karar verip, şehirden 1000 tane tavuk alıp, köyüne gelmiş ve bunları bacaklarından toprağa gömmüş. Başlamış sulamaya ancak 2 gün sonra ne görsün; tavukların hepsi ölmüş.
Bu duruma çok kızan ve ne yapacağını bilemeyen müteşebbis hemen ildeki ziraat odasına durumu anlatan bir yazı yazmış ve yazıda tavukları toprağa ayaklarından gömdüğünü ancak tavuklarının öldüğünü dile getirmiş.
Yanıt iki gün sonra şöyle gelmiş: “Yazdığınız mektup elimize ulaştı. Durumu anladık ancak daha iyi bir araştırma için lütfen topraktan örnek yollayınız.”
Yılların üretimsizlik politikasının sonuçlarıyla birden bire tanışan iktidar, şimdi durumu kurtarmak için çırpınıyor; ama panik halinde battıkça batıp, üstüne bir de komik duruma düşüyor.
Normal koşullar altında olsaydı; mesela bundan 10 sene önce, böylesi bir destek çok anlamlı olurdu. Çünkü hem likiditeye ulaşım mümkündü; hem de içte ve dışta arzı karşılayacak önemli bir talep mevcuttu.
Oysa bugün iddia ediyorum; gerekli koşullar sağlanır ve doğru bir planlama yapılırsa, Türkiye’de üretilmeyecek hiçbir ürün yok. Bunun en açık kanıtı NASA’ya üretim yapabilen KOBİ’ler.
Dünya çapında markalara binlerce dolar ödenerek alınan ürünlerin birçoğunun Türkiye’de üretildiğini biliyorum. Bu nedenle Türkiye’nin üretim ile ilgili bir problemi yok. Eksiklikleri olabilir; ama sorunu değil.
Meseleyi sadece binadan ibaret düşünürseniz; bu yolla da reel sektöre destek vereceğinizi hayal ederseniz, sadece hayal kırıklığı yaşamakla kalmazsınız. Bir de size inanıp, buna soyunan firmaları satamayacağı kapasiteleri kurgulamaya teşvik edersiniz. Onun da sonu büyük hüsran olur.
Türk reel sektörünün bugün daralan dünya pazarında üretime değil, satışa ihtiyacı var. Ürettiğinin hakkını alabileceği fiyatları isteyebilmeye, dünyadaki rakipleriyle eşit şartlarda çalışmaya, düzgün bir ülke imajıyla, girdiği pazarlarda katma değer talep edebilme ihtiyaçları söz konusu.
Bina sunmak iyi niyetli bir yaklaşım olabilir. Ama destekleyici metotlarla, planlı bir politikanız yoksa, eşit rekabet koşulları yaratamıyorsanız ve daralan pazarda satış odaklı operasyonlar düzenlemiyorsanız; sonuç alamazsınız.
Şüphesiz ekonomik terimlerde reel sektör deyince inşaatı anlayan, bina dikmekle büyüyeceğini düşünen bir ekonomi yönetimi, üreticiye de bina vermeyi akıl eder. Ama bu işten tek kârlı çıkan binayı satan ya da kiralayan olur.