Salı yazımın sonu: “Enflasyondaki tırmanış korkutucu mu? Yerim bitti; bu ilginç konuya devam edeceğim.” Servet Yıldırım NTV’de bu bölümü okuyunca Mahfi Eğilmez “Asaf her zaman sözünü tutamıyor” dedi. Elimi bağladı.
Konjonktürün bu noktasında enflasyonun seyri iktisat politikası opsiyonları açısından kritik önem kazandı. Son dönemde çok vurguladık. İki farklı “tarz-ı iktisat” çekişiyor. “Sıcak paracılar” faiz artışı istiyor. “Kurcular” karşı çıkıyor.
Tartışma “ısınma” kavramı üzerinden yürütülüyor. İlkine göre ekonomi fazla ısındı. Enflasyon riskli düzeylere gidiyor. Bir an önce faiz artmalı, bütçe sıkılmalı ve büyüme hızı düşmelidir. Yoksa TL’ye saldırı olur, kur kopar gider.
İkincisine göre ekonomide ısınma yok. Dış açığın nedeni kredi artışı ve döviz kurudur. Enflasyon riski azdır. Faiz düşük kalmalı, bütçe sıkılmamalı, düzeltme döviz kuruna bırakılmalıdır. Parantez açalım: The Economist ilk görüşü destekliyor.
Maliyetsiz fiyat
Dolayısı ile olay dönüp dolaşıp enflasyonu belirleyen dinamiklerin doğru ölçülmesine geliyor. Çünkü para politikası enflasyondaki gidişata göre saptanıyor. Yükselme eğilimi varsa para politikası sıkılıyor. Aksi halde gevşetiliyor.
Örnek: Merkez Bankası enflasyonun yükseldiğini zannetti. Para politikasını sıktı. Sonradan enflasyon tehlikesi olmadığı anlaşıldı. Ama o arada ekonomi yavaşladı ve işsizlik arttı. Yani ölçme hatasının bedelini reel ekonomi ödedi.
Sorunu yaratan tüketici fiyatları endeksinin TÜFE aslında bir geçinme ölçüsü (yaşam maliyeti) olmasıdır. Baştan o amaçla tasarlanmıştır. Fiyat artışına bakar. Maliyet ve talep kökenleri arasında ayırım yapmaz.
Halbuki para politikası açısından bu ayrım kritiktir. Bir: Maliyetin önemli bölümü (petrol fiyatı, döviz kuru vs.) iç talep koşullarından etkilenmez. İki: Talep enflasyonu maliyet artışı olmadan da üreticinin fiyatını yükseltmesi demektir. Literatürde “fiyatlama davranışları” deniyor. Bir çözüm girdi maliyeti düşük (hatta sıfır) sektörlere bakmaktır. Kira kalemi kritere tam uyuyor. Genellikle hizmet sektöründe girdi maliyeti düşük olur. Ben bu amaçla her ay berber fiyatlarını izliyorum.
Berberden al haberi
Neden berber fiyatları? Ücretli istihdamı azdır. Çoğunda mal sahibi çalışır. Maliyet elektrik, su, şampuan vs. ile dükkân kirasından ibarettir. Fiyatını saptarken berber sadece arz-talep dengesini gözetir. O nedenle talep baskısının iyi bir göstergesidir.
2005’ten bu yana erkek ve kadın berber fiyatlarını TÜİK yayınlıyor. İstanbul’un ağırlıklı ortalamasını alıyorum (yüzde 70 kadın). Grafikte yıllık değişimi TÜFE ile (sütunlar) karşılaştırılıyor. Dikey ekseni enflasyon hedefini temsilen yüzde 6’da kestim.
Berber fiyatları iki dönemde TÜFE’den hızlı artıyor. 2006’nın ilk yarısında TÜFE’nin iki-üç katı daha hızlı artıyor. 2007-09 döneminde aşağıda kalıyor. 2010’da tekrar tırmanıyor. Fakat 2011’de yüzde 6’nın altına (haziranda yüzde 4,2) geriliyor.
Lafı uzatmayalım. Berber fiyatları kiralarla uyumlu çıkıyor. İkisi de hâlen fiyatlama davranışlarının enflasyon hedefi ile tutarlı seyrettiğine işaret ediyor. Velhasıl “aşırı ısınma” tezi havada kalıyor. Devam edeceğim.