Başkent Karantinası

Demokrasinin beşiği Türkiye, en ilerisinden dünyaya ders vermeye devam ediyor. Yeni model demokrasinin nasıl olması gerektiği konusunda laboratuar görevi gören ülkemiz, bundan sonraki süreçte bahar tadında banker cehennemi yaşayanların, gelecekte nasıl bir yapı içerisinde olacağını gösteriyor.

Ne de olsa model ülke? Yeni demokraside öyle itiraz etmek gibi anarşist eylemler yok. Vatandaşlık gibi kavramların üzerinde durmak yasak… Hele ki toplanıp protesto mitingleri gerçekleştirmek zinhar yasak… Ama eşitlik ilkesinden taviz verilmiyor. Vatandaşa yasaklanan, muhalefette bulunan siyasi partiler için de geçerli.

Öyle otobüslere binip, topluca buluşmak, hele hele basın açıklaması yapmak gibi yanlışların içine düşmek sakıncalı bir durum. Her ne kadar basın, haberleri zaten iktidarın izin verdiği ölçüde verse ya da hiç vermese de riske girmeye gerek yok.

Dün ana muhalefet partisine yapılan başkente giriş yasağı, bugün de KESK’e uygulanıyor. 28-29 Mart tarihlerinde KESK’in kopya ve şifrelerle taçlandırılmış eğitim alanına getirilmek istenen 4 + 4 + 4 sistemini protesto etmek için yapacağı meydan buluşmasını yasakladı. Yetmedi; 81 ilin emniyet müdürlüğüne de tebliğ ederek, otobüslerin illerden çıkışının engellenmesi istendi.

Yani başkentteki halanızı bile görmeye gidemezsiniz. Sakıncalı bir durum… Peki otobüslere ne oluyor? Türlü bahanelerle seyahat etmeleri engelleniyor. Ankara’nın yolcuları tur şirketlerinden yeni otobüs istiyor, ama tesadüfe bakın elde bulunmuyor. Belli ki açıktan talimat almışlar.

3 kişiden fazla kişinin bir arada görülmesinin gösteri yasasına muhalefete girdiği günleri arkadan bıraktığını sanan Türkiye, darbe dönemlerini bile aratacak ölçüde bir baskı, yıldırma ve engelleme ile karşı karşıya…

KESK’in yasakla ilgili açıklamasında seyahat özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere aykırı tavır takınıldığına dikkat çekiliyor. Yani Tekel işçileri ile başı ağrıyan iktidar, ana muhalefetin de grup toplantısını meydana çekmesinin ardından, bir de vatandaş ile uğraşmak istemiyor.

Gerekçe çok tanıdık. Her zamanki muamele: Provokatif eylem riski… Oysa en büyük provokasyonu bizzat iktidarın kendisi yapmıyor mu? Anlaşılan o ki, başkent karantina altına alınıyor. Literatüre Tandoğan alerjisi olarak girebilecek bu büyük rahatsızlık, anlaşılan o ki, bulaşıcı olma tehlikesi nedeniyle tehlikeli bulunuyor.

Konuşmak yasak; itiraz etmek yasak; farklı görüşte olmak yasak; çocuğunun eğitimi ile ilgili Başbakan’dan farklı düşünmek yasak. Uydun uydun, uymadın yersin sopayı…Demokrasi havarisi geçinenler neredesiniz? ‘Yetmez ama evetçiler’, konuşsanıza… Diliniz mi tutuldu?

Böylesi bir demokrasiye, böyle demokratlık yapanlara ne diyeceksiniz? Ne deseniz az… Aklıma sadece rahmetli Sadri Alışık’ın klasik vurgusu geliyor. Hey yavrum hey! Yesinler sizin demokrasinizi…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir