Başkalarının gözünden hızlı kredi genişlemesi

Fırtınalı günler için sıkı maliye politikası ve kısa vadeli sermaye kontrollerini kategorik olarak reddetmemek gerekir.

Şu hızlı kredi genişlemesine bir de başkalarının gözleriyle bakmakta yarar var. ‘Başkaları’ olarak IMF’yi alacağım ve bu kurumun Nisan 2011’de yayımladığı ‘Dünya Ekonomik Görünümü’ raporuna başvuracağım.
Önce raporun ikinci bölümünden bir alıntı yapayım: “Türkiye’deki hızlı toparlanmanın sürmesi bekleniyor. Özel kesimin güçlü talebi ve canlı (aşırı) kredi büyümesi, hâlâ bu koşullara intibak eden makroekonomik politikalarla birleştiğinde, ekonomik faaliyet düzeyini potansiyelinin üzerine taşıyor.” Burada, ‘intibak eden makroekonomik politikalar’la gidişatı frenlemek ya da tersine çevirmek için önlem alınmaması kastediliyor.

Türkiye en ön sırada
Şimdi raporun birinci bölümüne geçiyorum. Burada yükselen piyasa ekonomilerindeki hızlı kredi genişlemesine dikkat çekiliyor. Kredi genişlemesi sıralamasında Türkiye ‘en hızlı’ grupta, paragraftan anlaşıldığı kadarıyla ise en başta yer alıyor: “Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Endonezya ve Türkiye’de dikkat çekici bir reel kredi büyümesi süreci yaşanıyor. Kredi büyümesi genel olarak yüzde 10-20 aralığında ya da ona yakın (Türkiye’de ise daha fazla). Son beş yılda bu ekonomilerde kişi başına reel kredi miktarı neredeyse iki katına çıktı. Bu tür kredi genişlemeleri, daha önceki dönemlerde sonunda kredi piyasasının çöktüğü çok hızlı kredi büyümesi dönemlerinde gözlenene benziyor”.
Ürkütücü bir alıntı. Bir not düşmekte yarar var: Alıntıdaki Türkiye’ye ilişkin paragraf içindeki ifadeyi ben koymadım; metinde var. Alıntılara devam ediyorum. Bu sefer tekil ülkelere yönelik değil de bu tür hızlı kredi genişlemesinin görüldüğü ülkeler için bir uyarı: “Çoğu yükselen piyasa ekonomisindeki para politikaları bu koşullara fazlasıyla intibak etmiş biçimde. Bu ülkelerden bazıları politika faizlerini arttırdılar, bazıları zorunlu karşılık oranlarını yükselttiler, bazıları ise doğrudan kredi genişlemesini sınırladılar. Ancak, bu ülkelerin çoğunda reel faiz hadleri kriz öncesindeki düzeylerinin çok altındalar…”

Gevşek maliye politikası
Aynı bölümde bu ülkelerde maliye politikalarının oldukça gevşek olduğu vurgulanıyor. Özellikle ileride ABD’nin politikalarına bağlı olarak bu ülkelerden ani sermaye çıkışları olabileceğine dikkat çekiliyor ve maliye politikalarının bu nedenle daha sıkılaştırılması gerektiği belirtiliyor. Maliye politikasında gerekli sıkılaştırma sağlandıktan, düzenleme ve denetim için gerekli adımlar atıldıktan sonra ise kısa vadeli sermaye (döviz) girişlerini azaltmaya yönelik sermaye kontrolleri getirilebileceği vurgulanıyor.
Bu konuda bu köşede yer alan yazılardan kısa bir özetle bitireyim: Merkez Bankası’nın çabaları ancak zorunlu karşılık oranları çok yükseltilirse sonuç verebilir. İşi buraya kadar götürmeden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun da devreye girmesi yararlı olur. Tüm bunların bir işe yaraması için ise ilerideki olası fırtınalı günler için maliye politikasını sıklaştırmak ve son olarak da kısa vadeli sermaye kontrollerini kategorik olarak reddetmemek gerekir.

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir