Öyle bir yönetim kadrosu ile karşı karşıyayız ki Türkiye’yi zerre kadar tanımıyorlar. Ekonomi kurallarını bildiklerinden ise tamamen şüpheliyim. Bunun en açık kanıtı vergi dilimini arttırdıkça kayıt dışının yükseleceğini söylediğimiz tütün mamullerinde, uyarıları dikkate almayıp, bir yılın sonunda bu alandaki vergi gelirlerinin düştüğü açıklamalıdır.
Reel piyasaları o kadar bilmiyorlar; şirketlerin yapısından o kadar bihaberler ve gerçeklere o kadar yabancılar ki, paraya sıkıştıkları anda bu eksiklikleri daha çok gün yüzüne çıkıyor. Şimdi son numaraları şirket adına kayıtlı araçlar.
Daha ayrıntıları ortaya çıkmayan bir çalışma yürüttüklerini ifade ettiler. Sıkıntı şu: Kişiler kendileri ve aile bireyleri için aldıkları otomobilleri, şirket aracı olarak gösterip, masraflarını vergiden düşüyorlar. Bu sorunu ortadan kaldırırlarsa, daha çok vergi geliri elde edecekleri gibi, hayalperest bir kanıya kapılmışlar.
Yurtdışında iş adamlarının sokakta tuvalete gitse, belgelendirmek kaydıyla vergisinden düşebildiği bir sistem var. Burada zincirleme otokontrol söz konusu. Birinin harcamasını kabul ederken, diğerinin gelirini yakalıyorsunuz.
Neticede de hem hakkaniyet ölçüsünde insanlar harcamasını gösteriyor; hem de kaçağı önlüyor ve daha kalıcı bir vergi toplamayı başarıyorsunuz. Yani vergiyi tüketimden değil, mal ve hizmet üretimden alıyorsunuz.
Hangi cin fikirlinin projesi bu bilemiyorum ama böyle bir düzenlemenin hiç ummadıkları sonuçları olacaktır. Birincisi tüketimden vergi geliri bekliyorlar ya, masraf göstermek adına imtina edilmeden alınan otomobil satışlarına darbe vuracaklar.
Her şartta Türkiye’deki muafiyetler tartışması yapılmadığı ve vergiler ödenebilir olmadığı için, bu vergiden imtina edecek olan şirketlerin talebiyle naylon fatura veren şirketler yaratacaklar. Kontrol mekanizması zayıf olduğu için de bir tanesini yakalayıp 99 tanesini kaçıracaklar.
İddia ediyorum Türkiye’nin vergi gelirleri de daha çok düşecek. Çünkü bu tip projelerde kapsamlı bir çalışma yapmaz ve sistemi her ayrıntısıyla hakkaniyet üzerine oturtmaz, vergileri de ödenebilir kılmazsanız, kaçak yüzdesi çok yüksek olur. Pansuman ile kanser tedavisi yapılmaz. Öğrenemediler; gitti.
Denilebilir ki neden özel harcamalarını şirket bünyesinde gösteriyorlar? İşte hiç tartışmadıkları, akıllarına gelmeyen gerçek problem bu. Şirket sahipleri, firmalarının kasasını kendi cepleri zannettiği için tırtıklıyor. Sonra da ödeme zamanı gelince, ödemeler zincirleme olarak patlıyor.
Asıl kurumsallaşma çerçevesi içinde firma sahipleri bilinçlendirmeli, her firma sahibinin maaşı olması gerektiğini anlatılmalı, yurtdışında uygulanan bu sistemi kültür olarak şirketlerimize sokmalıyız. Sene sonunda kalan para ile ister araba alsın, ister yatırım yapsın.
Fakat Türkiye’deki şirketlerin yapısına da, ekonomik gerçeklerine de, reel piyasalara da o kadar yabancılar ki, oturdukları yerden kural koyuyorlar, sonra da ‘ne yaptık’ diyerek ağlayarak, bunu düzeltmenin yollarını arıyorlar.
Öncelikle insanların, kendi şirketlerini soymamaları gerektiğini anlatın, sonra vergileri ödenebilir seviyeye çekin, muafiyetleri ortadan kaldırın ve belgelendirmek kaydıyla vergiden düşmenin yolunu açıp, o hizmeti sunanın peşine düşün, sonra bu tip ayrıntıları tartışırız.
Ne demişti bu zihniyetin başı: Bunlara iki koyun bile emanet edilmez. Yanıtını zaten kendi vermiş. Bunlar daha nerede yaşadıklarının ve orada neler yaşandığının farkında değiller.