Avrupa’da bankacılık sektörünün açmazı derinleşiyor. Büyüyen açıklar, geri dönmeyen krediler ve fonlara kaptırılan paralar nedeniyle finansman yapıları bozulan birçok bankanın önümüzdeki süreçte yıkılması ihtimali konuşuluyor.
Uzun süredir mevcut olan bu sorun zaten makyajlı yöntemlerle kapatılmaya çalışıldı. Güven ortamının tesisini amaçlayan uygulamalar, kimseyi tatmin etmeyen sonucu ‘olumlu’ göstererek kamuoyunu yanıltmayı amaçlayan stres testlerini hatırlayacaksınız.
Fakat ne yapıldıysa sonuç vermedi. Önümüzdeki süreç, Avrupalı birçok bankanın yerle bir olduÄŸu günlerin yaÅŸanmasına gebe… Köşeye sıkışan bankacılık sektörüne son darbe de Euro Bölgesi hükümetlerinden geldi.
Avrupa Birliği Maliye Bakanları, 16 Eylül’deki toplantının öncesinde yaptıkları değerlendirmede bir hususta anlaştılar. Nedir o? Tespit Avrupa’daki bankaların ek sermaye ihtiyaçlarının açıkça görüldüğü olmasına karşın, eğilim ve muhtemel karar bankaların fonlanmaması…
Bir başka deyişle bu durum, zor durumdaki birçok bankanın da arka arkaya patlaması anlamına gelecektir. Şimdi bu manzara karşısında Türkiye’deki bankacılığın mükemmel olduğunu düşünerek nispet yapanlar, hatta zil takıp oynayanlar var.
Şunun altını çizelim ki bankacılığımız 57. Hükümet zamanında yapılan düzenlemeler sayesinde yapısını nispi olarak düzeltti. Fakat bu durum yurtdışındaki bankaların normal seyir içinde sıkıntı yaşamaması ilkesi üzerine kurulu…
Türkiye’de Türk bankası sayısının sermaye yapısına bakıldığında önemli oranda azaldığını düşünürsek, yurtdışındaki bu sarsıntıdan Türkiye’deki bankaların etkilenmeyeceğini düşünmek hayalcilik olur. Peki bu finans kuruluşlarının menşei ne olursa olsun, yaşamaları olası önemli bir risk daha yok mu?
Resesyona girmesine kesin gözüyle bakılan Avrupa ekonomisinde tüketiciye, firmalara kredi satamayan, verdiği kredileri de tahsil etmekte zorlanan Avrupalı bankalar ne yapacak? Zora düşen her işletme gibi alacaklarının peşine düşecek.
İşte tam bu nokta bizi ilgilendiriyor. 2008 yılında yaşanan buhranda tüketicinin gözünün yaşına bakmadan kredileri erken çağıran bankacılarımız, Avrupa’dan aldıkları sendikasyon kredileri vadesinden önce çağrılırsa ne yapacak? Şüpheniz bile olmasın ki, buradaki kredi verdiklerine saldıracak.
Yine kimse zil takıp, oynamasın. Avrupa’daki finans sektörünün yaşayacağı kaos bize, bankacılık terörü olarak dönebilir. Erken çağrılan krediler de bireylerin iflasına, firmaların da yıkımına kadar bir süreci tetikler. Buna paralel içte büyük karışıklıklar olur.
Ekonomiyi yönettiğini iddia edenler bence sağda solda ‘Türkiye resesyona girmez, bu işten kârlı bile çıkar’ diye söylem politikası gerçekleştireceklerine, ekonomiyi yönetsinler. Aksi takdirde Londra’yı İsviçre Frangı üzerinden bir gecede dolandıranların, bu ülkeye neler yapacağını tahmin etmek zor değil.
Vatandaşa da tavsiyem şu: Eğer kredi kullandıysanız ve olası bir erken çağırmada güç duruma düşecekseniz, ne yapıp edin o krediyi kapatın ya da bankanızla gidip yaptığınız mukaveleyi gözden geçirin. Çünkü bu işin şakası yok.