Türkiye, 2012 senesinde muhtemelen anayasa çalışmalarına kilitlenecek. Öncelikle şunun altını çizelim ki, ülkede yaşayanların neredeyse tamamı, daha nitelikli, öz ve hukuku temel prensip alan bir anayasa özlemi içerisinde.
İlk üç madde ile ilgili konuyu tartışmaktan dahi hicap duyarım. Bu nedenle o konuya girmiyorum dahi… Herkes yeni bir anayasa istiyor da, tıpkı büyüme rakamları gibi burada da karşımıza ‘nasıl’ sorusu çıkıyor.
Bir bölünme anayasasından bahsediyorsak, tartışmaya bile gerek yok. Geçtiğimiz günlerde Ulusal Kanal’da programıma konuk olan CHP Parti Meclisi Üyesi ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum, partisinin anayasa taslağının hazır olduğunu söyledi. Şimdi iktidar kanadından nasıl bir teklif gelecek ona bakacağız.
Ne var ki bazı kritik göstergeler var ki, bunlar insanın ümidini kırıyor. İktidarın ‘arkadan dolanma’ merakı, başlı başına bir tedirginlik faktörü. Söyledikleriyle yaptıklarının bugüne kadar hiç örtüşmemiş olması, iç ve dış siyasette uluslararası sermayenin dümen suyunda gitmesi, benzer söylemlere girmesi de güvensizliğe neden olan etkenlerin başında geliyor.
Birkaç örnek verelim. Eğitim hakkı kutsal mıdır? En doğal vatandaşlık hakkı olan bu unsur, bırakın Milli Eğitim Bakanlığı’nda oynanan Ali Cengiz Oyunu’nu bir kenara, kopyalar, şifreler ve çaktırmadan harçlara yapılan gizli zamlarla birlikte ulaşılamaz bir ütopya haline dönüşmeye başladı.
Ormanların anayasa tarafından özel maddeler ile korunuyor olmasına rağmen, iktidarın 2B ısrarı ve yüzde 5’lik 2B alanı için yüzde 95’lik orman arazisini riske atan rant uygulamaları da, anayasaya ne kadar saygılı olunduğunun önemli bir göstergesi…
Yine anayasa güvencesi ile görevlendirilen TMMOB’nin devre dışı bırakılmasına olanak tanıyacak, bunları hükümsüz birer kurum haline dönüştürecek eylemleri de gözden kaçırmamak gerekir.
Bu iktidar 12 Eylül 2010 senesinde bazı anayasa maddelerinde değişiklik için referanduma gitti ve halktan onay aldı. Bu maddelerden iki örnek verelim. Mesela kişinin özel hayatının gizliliğinin anayasal güvence altına alınmış olması. Daha referandumun üzerinden günler geçmeden gözaltına alınan Hanefi Avcı’nın çarşaf çarşaf özel haylatı basına yansıtıldı. Ne yaptılar? Hiç…
Kanunen 3 ayda bir toplanması gereken, ama uzun yıllardır toplanmayan Ekonomik Sosyal Konsey de bundan bir sene önce anayasa maddelerinin arasına girdi. Aradan 1 yıl 3 gün geçti. ESK bir kez bile toplanmadı. Yani daha önce toplatılmaması suç olan bir unsur, anayasa suçu haline dönüştü.
Tüm bunlardan anlaşılıyor ki, ülkeyi 9 senedir yöneten iktidar bırakın mevcut anayasayı, kendi değiştirdiği anayasa maddelerine bile riayet etmiyor. Bu da ülkenin en temel yasasına karşı ne oranda saygı gösterildiğinin bir göstergesi değil mi?
Peki gelecek anayasa nasıl olabilir? Hiç uzağa gitmeyin, hayatınızdan bir örnek vereyim. Bireyin en temel anayasal hakkı olan barınma ve mülk edinme özelliği gasp ediliyor. Önce 2009 yerel seçimlerinden önce çıkarılan TOKİ’ye özel kanun, şimdi de bakanlığın, dolayısıyla Başbakan’ın inisiyatifine Kanun Hükmünde Kararname ile sokulan ‘burası benim, tapunun önemi yok’ uygulaması…
Şimdi Başbakan Kuzey Afrika’daki ziyaretleri kapsamında laiklik vurgusu yaparak, yine kamuoyunun dikkatini buraya yönlendirme uğraşısı içine girdi. Göreceksiniz anayasa tartışmaları başladığından yine konuyu buraya kilitleyecek.
Sonra da herkesin gözünün içine baka baka, belki de psikolojiyi de kullanarak mesela 27 Mayıs 2012’de ‘anayasa yapıyorum’ diye, yine madde bazında değişikliklerle banayasa yapacak. Kısacası cambaz yine işbaşında, aman dikkat!