Türkiye 61. Hükümeti’ni seçmek için sandık başına gitti. AKP ülkede yaşayan iki kişiden birinin oyunu alarak birinci parti oldu. Öncelikle kutluyorum, kimi kutlayacağım konusunda soru işaretlerim olsa da… Ama skor, dağ gibi biriken sorunları ortadan kaldırmıyor.
Ekonomiden dış politikaya, iç politikadan bölgesel sıkıntılara kadar birçok açmaz ve teşbihte hata olmazmış ponzi oyunu ile dolandırıcılığı bizi bekliyor. Ne dedik seçimlere giderken? Bu seçim ulus devletler ile finans imparatorlarının savaşıdır. Bundan sonraki süreçte akıl almaz zor bir döneme giriyoruz.
Üstelik vatandaşın oyunun yarısını alan AKP’nin de artık birilerine bahane bulma şansı yok. Yani elindeki yetkiyle olacaklardan, önleyememe ya da yöneteme nedeniyle bire bir sorumluluk taşıyacak. Burada kritik madde anayasa olarak öne çıkıyor. Nitekim bugün dış basının yorumlarına da baktığınızda ne cari açık, ne toplumsal barış gündeme gelmiyor. Uzlaşı içinde çıkarılacak bir anayasanın olmazsa olmazı üzerinde duruyorlar. Yanıtı bilinmeyen soru ise şu: Bu anayasa kimin için yapılacak?
Bunun bir yerelleşme ve bu yolla tahsilât yapma operasyonu haline dönüştüğünü göreceğiz. Umarım iktidar burada gerçekten aklıselim ile hareket eder ve uzlaşı arar. Fakat Dolmabahçe’deki açılım buluşmalarından gördüğümüz kadarıyla tartışacaklarla değil, onaylayacaklarla bir araya geleceklerdir. Umarım öyle olmaz. Seçim sonrası Başbakan’ın konuşması çok anlamlıydı. ‘74 milyon kazandı, herkesin Başbakan’ı olacağım’ gibi söylemlerle ilgilenmiyorum. Onun sağlamasını ve hayal kırıklığını 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra yapılan balkon konuşması ve gerçekleşmelerle yaşadık.
Ben Başbakan’ın kutlama ve kazanma noktasındaki coğrafi vurgularına dikkat çekmek istiyorum. Balkanlar’dan Ortadoğu’ya herkesin kazandığı, demokrasi (ileri düzeyde) zaferi ilan ettiği bir süreçten bahsetti Sayın Başbakan.
Bilmiyorum bu Irak’ta ölen, tecavüze uğrayan ve bizim kafamızı çevirdiğimiz 1,5 milyon sivilin de zaferi midir? ‘One Minute’ çıkışıyla ve  Komor bandıralı ‘Mavi Marmara Şovu’yla devam eden, fakat sonrasında unutulan Filistinliler’in de zaferi midir? Çünkü orada sorun halen devam ediyor, ama ‘çıt’ yok. Başbakan’ın bölgesel vurguları, insanın aklına ‘Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’ni getiriyor. Ümit edelim ki öyle olmasın.
Finans imparatorlarının bizde ve bölgede planlarına uygun niyetlere taban teşkil eden bir bölgesel vurgu insanı tedirgin ediyor. Nitekim bugün İran’daki gayri resmi açıklamalar, Türkiye’nin bu uğurda karşı karşıya gelmemesi gereken ülkelerle sorun yaşayacağına işaret ediyor. Ne dedi İran? ‘Türkiye hem Esad’ı kolluyor, hem de isyancıları teşvik ediyor.’ Anlamlı…
Güneydoğu’dan ekonomiye, hatta bölgemize kadar çok sıkıntılı bir sürece giriyoruz. Başbakan’ın balkondaki mesajları da bu ‘balkon kardeşliği’ni doğruluyor. Yalnız hatırlatırım… Depremde binaların en sağlıksız yeri balkonlardır. Çökerse üzerindekilerle birlikte öldürür. Umarım müteahhit malzemeden çalmamıştır.
Çünkü oynanan oyun, şark kurnazlığı kaldırmayacak kadar ciddi sonuçlara verebilir.