Türkiye ekonomisindeki gelişmeler sürprizmiş gibi yansıtılıyor ya, buna inanamıyorum. Her şey o kadar göstere göstere yaşanıyor ve sonuca ulaşıyor ki, şaşkınlığı şaşkınlıkla karşılıyorum.
Ortalığı ayağa kaldıran ve sükûnet telkinlerinde bulunan bakan, gazeteci, ekonomistlerin uyarıları ise sizi şaşırtmasın. Onlar sadece dün ısrarla doğru bilgi vermemenin, insanların gözünün içine baka baka kendi gerçeğini bir kenara bırakıp, rakamlara inanmasını istemenin mahcubiyeti ve paniği içindeler.
Tüm kırılganlığı ve yapısal sorunlarına rağmen, ısrarla sıkıntı yokmuş gibi davranılan ve seçimlere ‘başarılı ekonomi’ palavrasıyla gidilen ülkemde, muhtemelen yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın reklamı niteliğinde.
Siz göbekten bu kadar dışa bağımlı bir ekonomi yaratır ve borcun sürdürülebilirliği üzerine bir anlayış geliştirir, bunu da sıcak para, kredi ve eldeki avuçtakini satmaya dayandırırsanız, geleceğiniz noktanın bundan farklı olması zaten mümkün değil.
Çok net söylüyorum. Bugün sıkıntı atlatılsa, yarın yine aynı sorun karşımıza çıkacak. Ta ki, gerçekten yapısal bir takım çözümleri hayata geçirene ve bakış açımızı değiştirene dek.
Peki ne yapacağız? Burada herkese farklı görevler düşüyor. Önce vatandaş ile başlayalım. Mevcut konuda bakanlar bu sefer haklı. Olayları panik havası içinde değil, büyük bir sakinlik içinde izleyin. Gelişmelere bakın, borçlanmayın, gelirinizin üzerindeki tüketimlere dikkat edin.
Elbette en önemlisi bundan sonra size servis edilen hayallere değil, farklı görüşleri de dikkate alan kendi fikirlerinize inanın. Analitik düşünüp, başkalarının siyasi gerçeklerine göre değil, kendi yurttaş gerçeklerinize ve ekonomik realitenize göre meseleleri yorumlayın.
Kimsenin fikrinin kölesi olmayın. Mutlaka, ama mutlaka sakin tavır takının. Çünkü panik havası içerisinde dalgaya kapılır ve hareket ederseniz, bu ortamdan rant elde etmek isteyenlere alet olma olasılığınız çok yüksek. Sabit durun ve oyunlarını bozun.
Gazetecilere düşen görev ise bundan ders çıkarmaktır. Bir gün bu memleketin insanlarının yüzüne bakabilmeyi halen arzuluyorsanız, günlük koltuk çıkarlarınızı bir kenara koyup, gazeteciliğinizi yapın. Servis edilmesi istenen haberleri değil, bedeli ne olursa olsun gerçekleri dile getirin.
Ve son söz sükûnet çağrısı yaptığı için haklı bulduğum bakanlara ve ekonomi yönetimine… Öncelikle başarı zannettiğiniz ekonomi yönetiminin büyük bir fiyasko olduğunu kabul edin. Sükûnet içinde meseleyi takip edeceğine inandığım bu halkın, verdiği avansı iyi kullanın ve artık IMF’nin değil, ülkenin gerçeklerine göre hareket edin.
Türkiye’yi kumar ekonomisinden çıkarıp, katma değer yaratan üretim ekonomisine yönlendirmek için gerekli çalışmaları yapın. Bunu tek başınıza yapabilir misiniz? Dışarıdan bunun formülünü almaya devam ettiğiniz sürece hayır… Ülkede farklı görüşleri bir araya getirip, hatasını bilen kişiler olarak, kompleksleri bir kenara bırakıp, çözüm odaklı olup, eleştireni hain ilan etmeden, olgunluk içinde yeni bir yol haritası hazırlanmasını sağlayın.
Özetle şu an yapacağınızı yaptınız. Bari bundan sonra ödenecek bedelin oranını düşürelim. Vatandaş sakin olsun, yetkililer de aktif. Yoksa bu iş Cafer ile Yusuf’un başrollerini oynadığı bir filme döner.