Türkiye’de ailelerin sahip olduğu çocuk sayısını yeterli bulmayan bir Başbakan’a sahibiz. Önce kapıyı üç ile açtı, akabinde otomatik çamaşır makinesinin icat olduğunu fark ettikten sonra zam yapıp, sayıyı beş çocuğa çıkardı.
Ekonomi, milli gelir gibi ayrıntıları kağıt üzerinde görmeyi alışkanlık haline getirmiş olacaklar ki, çocuk sayısıyla da ülke insan gücü probleminin ortadan katlığını zannediyor olmalılar.
Danışmanları Sayın Başbakan’a ne anlatıyor bilemem ama ufak bir ayrıntı var. Eğer bu ülkede insanlardan çocuk talebinde bulunuyorsanız, oturduğunuz koltuğun gereği onlara da gelecek yaratmak zorundasınız.
Elbette çözümünüz ‘oğlum iş bulamıyor’ diyen babaya ‘senin de çocuğun işsiz kalsın’ demekten ibaret değilse… Bu ülkede sürekli üniversite açılıyor. Soruların çalınmadığı zamanlar, çocuklar sınavlara girip, kapağı bir yerlere atıyorlar.
Hababam Sınıfı öğretmeni Kel Mahmut’un dediği gibi her dört duvar olan yer okul değilse de var mı var… Eğer paraları yetiyor ve hadlerini aşıp, ‘parasız üniversite’ falan istemiyorlarsa, tutuklanmadan okulu bitirmeyi de başarabiliyorlar.
İşte ne oluyorsa ondan sonra oluyor. Ufak bir ayrıntı ama, yıllarca eğitim almış insanlar, terbiyesizlik yapıp bir de çalışmak istiyorlar. Yandaşı, candaşı, dayısı, arkası yoksa başlıyor iş bulmak için tırmalamaya. Hani bakanın iş beğenmiyorlar dediği asgari ücrete bile bulunamayan işler var ya, o bile aslanın midesinde.
Memur olacaksa okuduğu okullar ve aldığı eğitim yetmiyor olacak ki, bir de yanıtları el altından en eşitlere verildiği anlaşılan KPSS belası var. Özel sektöre giderse ‘beğenmiyorsan çalışma, bak kapıdan milyonlarca işsiz var’ yanıtını alıyorlar. İşte insan o an kendine soruyor: “Nereden çıktı bu milyonlar? Hani işsizlik problemi düşüyordu. Kim bu kapıda bekleyenler?”
Onları uzaylıya bağlayıp, provokatif eylemler içinde olduğu kanaatine vardıktan sonra İşkur’a başvurmaya niyetleniyorlar. Başvuru sırasında başını sağa çeviriyor bir de ne görsün? Dedesi de orada… Utanmasın diye sola çeviriyor. Hayda! Bu sefer de babaanne orada…
Çünkü İşkur rakamlarına göre 2003-2011 yılları arasında 65 yaş üzeri olup da iş başvurusu yapanların sayısı 26 bin 546 kişi… İş aramaya niyetlenip de, yüzde kaçın İşkur’a başvurduğunu şöyle bir düşünürseniz, hiç de azımsanmayacak bir oran. Çünkü zaten birçok kişi buraya başvurmadan iş arıyor.
Nitekim İşkur’un performansı iş bulduğu insanlarda açıkça gözüküyor. Başvuran 26 bin 546 kişiye karşılık 642 kişiye iş bulunmuş olması, kurumun başarı bilmecesinin de yanıtı oluyor. Mecburen çocuk araya bir tanıdık sokup, iş başvurusu yapıyor, bir de ne görsün? Diğer dedesi orada çalışıyor. Araya baba girip ricacı oluyor:
“Baba işten çık, oğlum girecek.” Dede anlayış gösterip, ayrılıyor ve emekli maaşıyla sefalete koşuyor. Böylece de iş sorunu çözülüyor. Elbette sadece rakamsal olarak… Çünkü çocuk açlık sınırının bile altında maaşa razı geliyor. Ne güzel memleket değil mi? Canım Türkiyem.
sayın kardeşim başbakan bu 5 çocuk çagrısını, olayları yorumlayan,çıkarının nerde oldugunu bilen,düşünerek oy verenlere yapmıyorki. onlar zaten şu anki hükümete oy vermesinin imkanı yok.o kendi cahil yalaka yandaş kesime yapıyor.karşılıgınıda buluyor.yazılarınızı okudugumda sizin hala bu halktan ümitli oldugunuzu görüyorum.ben ümidi kestim ,bence sizde ümidi kesmelisiniz.idda ediyorum türkiye bölünse,satılsa bir kaç yurtsever hariç kimse sesini çıkarmaz .işine bakar.çok üzücü ama durum bu.
işsizlik hikaye iş beğenmeme tembellik şahane.insanlar çalışmadan yorulmadan pra kazanmak istiyorlar mevcut işleri beğenmiyorlar kpss ile memur olup ömür boyu yatmak istiyorlar