Ne kadar çok seviyoruz başkalarının felaketini konuşmayı… Elbette her olay bizi de etkiliyor, ama biri de çıkıp şunu söylemiyor: “Aynaya bir baksana.”
Çernobil yaşandı; önlem almak yerine bakan düzeyinde çay içtik. Japonya’da deprem ve tsunaminin ardından nükleer tesis çevre felaketi yaşandı; gidip Japonlar’la nükleer tesis anlaşması yaptık.
Yunanistan ekonomisi krize girdi. Düyun-u umumiye kapısını çaldı; cahilce dalga geçtik. Elinde ne var ne yok satmak zorunda kaldığını haber yaptık da kendi halimize bakmadık. Makyajlanan bütçesini dilimize doladık; ama kendi bütçemizi Sayıştay’ın denetleyememesini önemsemedik.
Portekiz, İspanya, İtalya ve tüm Avrupa ekonomisi sıkıntıyla yüzleşti. ABD’de mortgage ile uygulanan ekonomik modelde bardak taştı, dünya krize girdi; umursamadık. Daha kötüsü sanal emsalli dairelere kredi vermeye, hizmet ve inşaat sektörüyle büyüyeceğimiz masalına inandık.
Bahar (!) diye Afrika ve Ortadoğu’da banker cehennemi yaratıldı. Bunu bir özgürlük mücadelesi zannedip, kraldan çok kralcılığa soyunduk. Bölgemizde yönetimlerin halkın üzerindeki baskısını iktidar düzeyinde açıkladık; ama sokak ortasında gençlerimizi katlettik.
Şimdi Ukrayna’da yaşananları seyrediyoruz. Hem siyasal olarak, hem de ekonomik boyutta bir kriz yanıbaşımızda cereyan ediyor. Orada yaşananları konuşuyoruz da, kendi ekopolitik krizimizi yok sayıyoruz.
İran’a uygulanan ambargo konusunda fikrimiz var; ama Birleşmiş Milletler nezdinde adım adım teröre destek veren ülke konumuna gittiğimizi görmezden geliyoruz. Avrupa’daki ülkelerin, ABD’nin, Uzakdoğu memleketlerinin resesyonuna, enflasyonuna bakıyoruz da; kendi gerçeğimize gözümüzü kapatıyoruz.
Oysa bakın son açıklanan enflasyon rakamı, özel sektör üzerinden gelen büyük bir krizin habercisi niteliğinde. Para sıkışıklığı, tahsilât sorunu, çok açık vadeli mal satma, kârlılık problemi, istihdam yaratmaktaki açmazlarımızın üzerine, tüketici ve üretici fiyatları arasındaki makasın tehlikeli bir biçimde açılmasını yok sayıyoruz.
Tüketici enflasyonunun yüzde 7,89, üretici maliyetlerinin de yüzde 12,4 arttığı bu ülkede, çok açık ki maliyetler fiyata yansıtılamıyor. Çok ciddi bir ödeme problemi yaşayan üretici, bir de bu yolla sermaye bakımından eriyor, ama görmezden geliyoruz.
Bunun bir sonraki adımı firma iflasları ve daha da yüksek oranlı işsizlik, ama biz elalemin ekonomik açmazlarına bakıp, yine elalemin parasıyla finanse etmeye çalıştığımız ekonomimizde acınacak bir biçimde övünecek yan arıyoruz.
Kesin kanaatimdir ki, bu memlekette aynaları kaldırdılar ya da hepsini lunaparktaki güldüren aynalar haline çevirdiler.
Oysa ne diyordu çocuk şarkısı: Dön de aynaya bak.