Türkiye’de ekonomi sağlıksızlığını her fırsatta dışa vuruyor. Günlük gelişmelerle nefes almaya ve riski satacak kişi bulmaya çalışanlar da siyaseti kullanıyor. Fakat daha garip olan adına lobi dedikleri kesimlerle mücadele ettiğini söyleyenlerin ağzını her açtığında işlerin biraz daha alt üst olması…
Cumhurbaşkanı konuşuyor; anayasaya aykırı falan baktığı yok artık… Sistemi bile değiştirdiğini ilan ediyor… Battı balık yan gider; anayasal suç işlemeye devam… Nihat Zeybekçi zaten alkışlamaktan nefes aldığında arada bir şeyler söylüyor. Ekonomi açısından etkisiz eleman…
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nu toplamaya hazırlanırken hemen öncesinde yılsonu beklenti anketini açıklıyor. Dolar 2,83… İnanın bunu kabul ettiklerine göre, bu razı olunan seviyedir. Hepsi üst üste gelince aynı gün dolar çıkmaya başlıyor; durdurulamıyor.
Hatta anlaşılan o ki, Merkez Bankası ikinci bir 1,92 vakası daha yaşayacak. Dolar gevşeyecek mi? Elbette dalgalı bir seyir izleyeceği için inip çıkacaktır. Ama artışın devam edeceği çok net gözüküyor.
Üstelik dünya ekonomisinde koşullar ağırlaşırken, FED’in faiz artırımı sesleri gelirken, eldeki cephane, 1,92 masalının anlatıldığı döneme oranla daha yetersiz. Yani ani çıkışlar karşısında kullanılabilir stok, kalıcı bir savaş yürütmeye ya da ani çıkışlardaki etkiyi azaltmaya olanak tanımaktan çok uzak seviyelerde. 30 milyar dolar civarında kullanılabilir rezerv olduğu tahmin ediliyor; devamında açıkladıkları rakam kâğıt…
Şimdi bugüne geldik… Dolar, TL karşısında rekor üstüne rekor kırıyor. Cumhurbaşkanı konuşmaya devam ediyor. Ortada vekâleten işleri yürüten bir hükümet var. Koalisyon tiyatrosunu devam ettirmek için bu seferki adres MHP; oradan da sonuç çıkmıyor. Merkez Bankası gözlerini FED’e çevirmiş faiz artırımına bakıyor.
Turizm ve ihracat gelirleri hızla çakılıyor. Cari açık, dünya ekonomisi daralırken 40 milyar dolardan aşağıda gerçekleşmeyeceğinin sinyalini veriyor. Para beklediğimiz Suudi Arabistan 27 milyar dolarlık tahvil satıp borçlanıyor.
Tüm bu manzara içinde de Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanıyor. Elindeki tek kalan silah ne? Faiz… Arttırmaya kalkarsa Beştepe ile uzlaşı devam eder mi bilinmez. Bunun için hülle yöntemi uygulanıp tek faize geçileceği söyleniyor; muhtemelen teknik bir yöntemle artış gizleniyor.
Ama koşullara baktığınızda insan şu sorunun yanıtını arıyor: Merkez Bankası ekonomik gerçeklere mi bakacak; Beştepe’ye mi? Onu hep birlikte göreceğiz. Çünkü faizle ilgili çıkışın da, düşüşün de olumsuz sonuçları var. Tercihsiz kalma trenini ise kaçırdık. Görmezden gelip; faturayı öteleyebiliriz. Üstelik Türkiye yeniden seçime gidiyor. Peki, şimdi ne olacak?
Sahi o Merkez Bankası’na bizzat Cumhurbaşkanı’nın spekülatör tanımlamasını yaptığı günlere döndüm de merakım daha da arttı. Bu arada sizin de dikkatinizi çekti mi? Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan içe yönelik yine sükût eyledi… Acaba neden? Yurtdışı zirvelerde mırın kırın ederek bir şeyler söylemeye çalışıyor. Utançtan mı; çaresizlikten mi? Çünkü ne zaman böyle bir kaos olsa ortadan kayboluyor.
Kimbilir belki de doğruları söylemekten imtina ettiği içindir. Her şartta görülen o ki; önümüzdeki süreç yine tartışmaları, belki de istifa söylentilerini beraberinde getirecek gibi gözüküyor.