Ayağını yorganına göre uzatmak!
Ekonomik krize gidiyor muyuz? İçinde miyiz? Tartışmaları sürerken, maliye bakanı sn. Şimşek bir medya söyleşisi arasında, ilginç bir ifade kullandı. Aslında dikkatli olmalıyız, harcamalarımızı kontrol etmeliyiz yani? Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız, dedi.
Sanayi bakanı, ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı devlet bakanı, hatta başbakan bile, eviniz varsa bir lüks konut alayım demeyin diye, tüketimde dikkatli olunması yolunda, kendilerince toplumu uyardılar.
Bu uyarılar ne kadar dikkate alındı, son büyüme rakamlarından ve cari açıktan, rakamsal olarak çok iyi görülüyor!
Başta ABD’nin dördüncü önlem ayağı olarak, yarım trilyon dolara yakın, piyasalara para vereceğini karalaştırması bile, küresel ekonomiyi rahatlatamadı. Merkel, Sarkozi koşuşturmaları, İngiltere, Fransa’nın Tunus ve Libya çıkarmaları ile başbakanın, Arap baharı gezileri, küresel, bölgesel, hatta ülke içindeki ekonomik son bahar gerçeğini, değiştiremedi.
Bu güne kadar kriz çözümü diye, piyasaya sürülen paralar, büyük finans çevrelerce toplanıp, tekrar küresel tahviller kanalı ile, ülke hazinelerine bir külfet olarak dönmekte, yeni istihdam yaratmak bir yana, yeni yatırımlara bile yönelmemektedir. Bu nedenle de, geniş toplum kesimleri, özellikle çalışanlar ve ücretli gelirlerine, bir katkı yapmadı.
Maliye bakanı, elbette bu gerçeği çok daha iyi biliyordur. Kendisi aynı zamanda, küresel ekonomi kuruluşlarında da uzun süre çalışmış bir kişidir.
O halde neden, 12 Hazirana kadar her şey yolunda giderken, birden bire ayağımızı yorganımıza göre uzatmamızı önerdi?
Çünkü büyük toplumsal kitleleri oluşturan ücretliler ve işsizler, devamlı, tıpkı ülke ekonomisinde olduğu gibi, kendi cari açığını da, maaşından değil de, dıştan, kredi kartından borçlanarak, döndürmeye çalışıyor. Hal böyle olunca, dengeler daha bozulur da, bu gruplar, İtalya, ispanya ve Yunanistan benzeri bir eylem yapar mı? Endişesini içinde barındırıyor!
İçerde ve dışarıda olsun, bu güne kadar alınan tüm sözde ekonomik önlemler, zengini daha zengin, çalışanı ise daha fakir hale getirmiştir. Bundan sonra alınacak tedbirler, çalışanların ücretlerini arttırıcı yönde olmalıdır ki tüketimde, borçlanma yerine nakit akışı sağlansın ve bu nakit değerler, üreticinin hak edişlerini karşılayarak, daha çok üretime ve yatırıma yönlendirecek bir ivme yaratsın.
Aksi takdirde parasal çözümler bulacağız diye, rakamlarla boğuşurken, kendimizi hiç beklenmedik sosyal patlamaların içinde bulmayalım?
Ayağımızı yorganımıza göre uzatma önerisi elbette çok yerinde ve tutarlı bir öneri gibi görünse de, yorganı olmayanlara ne yazı ki bir çözüm getirmiyor.
Sözün özü;
Adil ücretten yapılan tasarruf, tüketiciyi ucuz ve yabancı mallara yönlendirir. Yerli üretimi ve yatırımı artırmak istiyorsak? Adil bir ücret siyaseti izlemeliyiz.  Bu hem sosyal barışı, hem de istihdamı beraberinde getirecektir.
Kazım ÇİLOĞLU