FED başkanı Bernanke çıkıp basın toplantısı yapıyor. Toplantıda tüm sorunlara Avrupa’nın neden olduğunu söylüyor. Bu her ne kadar doğru olmasa da, Avrupa ekonomisinin içindeki açmazı ortaya koyması bakımından önemli…
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, iş forumunda merkez bankaların karşılıksız para basmak konusunda rekor düzeyde işlem yaptığına dikkat çekiyor. Bunların içinde büyük ölçüde Avrupa ülkeleri olduğu da malum…
Avrupa Merkez Bankası Başkanı birkaç gün önce içinde bulunulan durumun hoş olmadığını ima edip, lafları yuvarlamadan anlarsak batışları engellemek için kredibilitesine bakılmaksızın devletlerden sınırsız tahvil almayı sürdüreceklerini belirtiyor.
Avrupa’nın farklı yerlerinde grevlerden sosyal olaylara, işsizlikten bankaların kredi musluklarını kesmesine kadar bir dizi olay konuşuluyor. Yani Avrupa için için kaynıyor. Hatta bu süreçte Avrupa Birliği’nin geleceğe ilişkin varlığı sorgulanıyor.
Bizim Merkez Bankası Başkanı Başçı, devletlere yönelik bir soru üzerine aşırı borçlanmanın başa bela olacağının altını çiziyor. Avrupalı devletler ekonomilerini nasıl döndürebileceklerinin kavgasını veriyor.
Fakat bu ülkede ekonomiyi bakanlık düzeyinde yöneten Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan inanılmaz bir öngörüye imza atıyor. Avrupa’dan gelen haberlerin iyi olduğunu söyleyip, Almanya Anayasa Mahkemesi Kararı’nı delil koyup müthiş bir tespiti paylaşıyor. Ne diyor?
“Artık Avrupa için küresel krizdeki en kötü günlerin geride kalmış olabileceğini düşünmeye başlayabiliriz.” Şimdi bu açıklamaya güler misin, ağlar mısın? 2008 soygunu ya da krizi patladığında da Sayın Çağlayan ‘Bu kriz öngörülememişti’ diye bir açıklama yapmıştı. Şimdi bugün itibariyle İspanya, Portekiz, İtalya başta olmak üzere Avrupa ekonomileri bizim 80 öncesindeki ekmek kuyruğuna girer gibi yardım bekler hale geldiyse ve risk her geçen gün artıyorsa bu yargıya nasıl varacağız?
Diyor ki Avrupa’nın durumunun düzelmesi, diğer ülkelerden çok Türkiye adına önemli. Elbette öyle, ama ortada düzelen bir şey yok. Ekonomi Bakanı’nın atıfta bulunduğu Almanya Anayasa Mahkemesi’nin kararında da zaten mali anlaşmaların yolunu açsa da yükümlülüğün artırılmasında parlamento kararı gereğine işaret etti. Yani ‘açılmayın’ diyor. Çünkü ortadaki girdabın herkes farkında… Almanya’daki hukukçular bile…
Ama Türkiye’nin Ekonomi Bakanı krizin atlatıldığını açıklıyor. Bu Avrupalı’ya Çağlayan müjdesi midir, bilemiyorum ama Sayın Bakan sanırım durumu karıştırdı. Avrupalı’da bizdeki masalları yiyecek göz yok. Hedef açıklama buradaki ihracatçıya yönelik yapıldıysa bilemem ki, onda da ciddi bir yanlış yönlendirme söz konusu…
Sanırım Ekonomi Bakanlığımız, Avrupalılar’ın gönlüne gerçekle, bilimle bağdaşmayan açıklamalarla su serpeceğine, TÜİK çalışanlarına baksa iyi olacak. Çünkü yapılan ankete göre yüzde 57’si TÜİK’te çalışmaktan mutsuz ve personelin yüzde 79’u psikolojik baskıya maruz kaldığını açıklıyor. Bence oraya sahip çıkın. Yoksa bu mutsuzlukla yanlışlıkla başka rakamlar açıklayabilirler.