Atilla Yeşilada’nın bugünkü yazısı
Biraz önce dişçiden geldim, ağzım yumruk yemiş gibi ağrıyor. Hani, bazılarınız porno yıldızlarının işi kolay zannedebilirsiniz ama, yanılırsınız. Bir saat boyunca ağzını sonuna kadar açmak çok zor iş yaaa, kendimi TANAP döşenmiş gibi sandım. Bu arada bir yanlış anlama olmasın, FÖŞ diş çürüğü, plak, diş eti rahatsızlıkları gibi efemine Homo Sapiens hastalıklarına maruz kalmaz. Wallah, Odin çarpsın, ben ceviz ve şamfıstığının kabuklarıyla yenmeyeceğini daha 2 yıl önce öğrendim, öyle kuvvetli bir diş yapım var. Bana Anadolu’nun gerçek sahipleri Neandarthal atalarımdan miras kalmış.
İri yapılı, güçlü kuvvetli ve düşünülenin aksine fevkalade hassas ruhlu ve zeki insanlardı Neandarthaller. Irak’ta bir mezarda birbirlerinin kollarına gömülmüş Neandarthal çift bulundu. Yine mezarlardaki çiçek ve takılar onların bir Ahiret konsepti de olduğunu gösterir. Ayrıca, hanımların kullanımı için ilk yapay uzuv da bir Neandarthal mağarasında keşfedilmiştir, ve eminim siz şimdi bunu ucuz bir şaka sanacaksınız, ama hikayemizin gelişmesinde kritik rol oynayan bir anektoddur.
Peki bu kadar iyiyseler niye kıçı kırık Homo Sapiens’e mağlup oldular? Ol-ma-dı-lar!. Afrikalılar hariç, hepimiz, Avustralyla aborjinleri dahil Neandarthal ve onların kayınçosu Denisovan DNA’sı taşıyoruz. Sorun şuydu. Neandarthaller biraz utangaç ve erkekleri de öküzdü. Tek bildikleri iş yapmak ve iri hayvanları elleriyle avlamaktı. Nean-kızları ince, tüysüz, kara derili, daha ince seslerle aşk nameleri söyleyen Homo oğlanlarına efsunlandılar ve şimdi hepimiz Homo Sapien olduk. O dedemin büyük dedesinin dedesi olacak hıyar biraz mamut avlayıp tütsülemekten başını kaldırıp karısının ihtiyaçlarıyla ilgilenseydi, şimdi Homo Neandartalis olacaktık. Ya da Nea-Sapiensus! Nasıl ama? Nea-Sapiensus.