Atilla Yeşilada’nın bugünkü yazısı
Bazen Karaipler ya da Maldivler’de skuba dalışına çıkmadan önce güçlü adalelerimi ısıtmak için yaptığım birkaç kalistenik eksersizi hayranlıkla seyreden süper-modeller, “Ay FÖŞ, gençliğini neye borçlusun, Ayol?” diye sorarlar. “Türkiye’ye” derim. “Her gün yeni bir krize uyanmak, en güçlü anabolik steroitten daha etkili” “Kaç ya da savaş refleksim 7/24 tetikte, dopamin ve adrenalin pompalarım 3 vardiya çalışıyor.”
Geçen hafta ABD ile vize krizi, bu haftaya da Kerkük kriz ile uyandık. Sırada AB liderler zirvesi krizi, İdlip ve Afrin krizi, Rıza Sarraf krizi ve tabii ki erken seçim kriz krizi var. Gökçek ve Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur’un literatif anlamda “kellesinin” alınmasını ise krizden saymıyorum, pöh biz Davutoğlu’nu “halıya sardık” bişi olmadı be! Osmanlı feylesoflarından Molla Tiryaki “Akçe yoluyla posta gelen, tekme ile gider” demiş. Ama AKP’de 15 yılın en büyük bunalımının yaşandığı kesin. Halkımızın en az %50’nin partiye gönülden teveccüh duyduğu, bir %25’nin de aşk-nefret, vicdan-cüzdan ilişkisinden dolayı “valla CHP’ye oy veririm de, gitmeseler dahi iyi” dediği bu toplumda, AKP’nin bunalımı çok kaygı verici bir ekonomik güven sorunudur canım takipçilerim.