Atilla Yeşilada’nın bugünkü yazısı
1990 yılında ABD’de eğitim alıyor gibi yapmaktan bıkıp “vatana döndüm”. Döndüğüm gün Saddam Küveyt’i işgal etti ve ilk işim olan Global Menkul Kıymetler’de bir yıl kadar sinek avladık. Çünkü yaz aylarında Gelişmekte Olan Ülkeler’in incisi olan BİST aniden tüm cazibesini kaybetmişti. 1994’de “Tansu tantrum” yani Tansu Hanım’ın kaprisleri kriziyle tanıştık. 1998 Asya Krizi, 2001’de bütün siyasi sistemi silip geçen kriz… Derken, meslekte 28ci yılını dolduran ve tecrübesinin yara izlerini vücut ve ruhunun her köşesinde şerefle taşıyan bir “veteran” var karşınızda.
Demek istediğim şu, bu “krizler” vurur geçer, bir en fazla iki senede ekonomi ayağa kalkar, yoluna devam eder. Bir süre sonra da unuturuz. Bu “kriz” (tırnak içinde çünkü krizde değiliz) öyle olacak. 2019 acılarla dolu, ama 2020 yılında yine Güneş açacak. Bizm asıl meselemize gelmek isterim. Çünkü bu bunalımdan çıktığımızda farketmediğimiz, ilgilenmediğimiz, inkar ettiğimiz ama bizi ebediyen fakir tutan sorunlara karşı hiç bir tedbir almadığımızı…yine görmeyeceğiz.