Öylesine garip bir ülke olduk ki, insanlar masumiyetini ispat etmek zorunda kalır hale geldi. Ya ne olduğu belli olmayan, hatta belli olan insanların gizli tanıklığıyla ya da iktidarı kızdırarak suçlanma tehdidiyle yaşanıyor artık bu memlekette.
Bir şeylere itiraz etmenin, memleket hakkında kaygıyı dile getirmenin suç olduğu ve en hafifinden bizzat Başbakan tarafından provokatör olarak ilan edildiği bir ülkede, yaşananlara inat ‘demokrasiden’ bahsediliyor. Hem de in ileri türünden… Zaten bir konuda abartı yapılıyor veya o hususta insanın gözünün içine sokularak bir kavram üzerinde duruluyorsa, anlayın ki orada ters giden bir şeyler vardır. Tıpkı, dış politikada, iç siyasette, ekonomide veya güzel laflarla bezenmiş içi boş açılımlarda olduğu gibi.
Şimdi 78 gün Ankara’da direnen, tek bir kişinin burnunun kanamadığı, son yılların en demokrasiye uygun tepkisini veren Tekel işçileri yargılanıyor. 111 kişi hakim karşısında… Şimdi o çocukların annesi ya da babasının yerinde olduğunuzu düşünün. Ne derdiniz çocuğunuza?
Çocuk sorar: ‘Anne/baba suçun ne?’ Ebeveyn yanıtlar: ‘Bilmiyorum yavrum.’ Çocuk devam eder: “Peki neden mahkeme karşısındasın?’ Ebeveyn yutkunur: ‘Hakkımı aradım yavrum.’ Çocuk yine sorar: ‘Hak aramak suç mu anne/baba?’ İşte ithal demokrasinin yaşandığı bu ülkede çocuğunuza vereceğiniz en zor cevap budur.
Her vatandaş hakim karşısına çıkabilir. Kimsenin ayrıcalığı yoktur. Fakat basının yandaş sınırlarını aştığı memleketimde, davalık olduğunuz anda hüküm verildiği için, kendinizi temizlemeye çalışırsınız. Sanki kanıt toplamak sizin işinizmiş gibi…
Ortada öyle bir riya söz konusu ki, ülkenin bakanı Twitter’dan sözleşmeli personele yönelik , buram buram seçim yatırımı kokan kadro sözünü veriyor, öte tarafta kadrolu olup, aynı madde olan 4. Maddenin C kapsamına girenler hakim karşısına çıkıyor. Gel de anlat çocuğuna anlatabilirsen. Dedim ya kendisine medya diyen ve yandaş sınırını çoktan aşanlar ise bu çelişkiyi göstermeyip, ‘memura müjde’ haberleriyle oy avcılığı yapıyorlar. Yazıklar olsun. Her birine olsun, ama en çok da kendisine basın mensubu denilmesini isteyip, bu çifte standardı gösterenlere olsun.
Şimdi hakkını arayan Tekel işçisi çocuğuna ne yanıt verecek? Sadece onlar mı? Tuncay Özkan Nazlıcan’a, Mustafa Balbay Yağmur’a ve yeni doğmuş Deniz’e, Doğu Perinçek torunu Mercan’a, Nedim Şener kızına ve suçları bir türlü yüzlerine söylenemeyen niceleri çocuklarına ne diyecek bu soru karşısında? ‘Suçun ne baba/anne?’ Yanıt: ‘Bilmiyorum.’
Eskiler ‘çamur at izi kalsın’ derlerdi. Şimdi insanları boydan boya çamura sokuyorlar. Hem de bir açıklama yapmadan. Hakkını aradığı veya mesleğini yaptığı için. Dedim ya: Herkes yargılanabilir. Ama bu yargılama hukukla yapılmalıdır. İnsanları aylarca, senelerce, suçunu söylemeden içeride tuttuğunuz rejimlere demokrasi demiyoruz. Bu ülkede hakkını arayanın, doğruyu kovalayanın davalık olması konusunda ne hissettiklerini merak mı ediyorsunuz?
Kolayı var: Aynı soruyu çocuğunuzun size sorduğunu düşünün. Ve cevabı kendinize kendiniz verin.