Çetin Ãœnsalan – Anlıyor musun?

Beyazıt Öztürk’ün programı Beyaz Şov’daki tiplemelerin içinde bir ‘Psikopat’ vardı. Özellikle Hüsmen’e takmıştı. Ne diyordu örneğin? ‘Seni cezalandırmak zorunda kalacağım. Güneşli havada kumsala gitmeni, ama güneşlenmemeni istiyorum. Kumsala yatıp, ay ışığıyla bronzlaşmanı istiyorum. Yıldızlar yaksın seni. Anlıyor musun? Anlasana beni.’

 

Bir ruh hastasını karikatürize etmiş haliyle, ekranlarda çok sevilen bu tipleme, sakince düşündüğünüzde hayatımızın her aşamasında neredeyse karşımıza çıkıyor. Öyle büyük çelişkiler içinde yaşıyoruz ki, sanki bir köşeden çıkıp bize ‘Anlıyor musun’ diyecek gibi geliyor.

 

Mesela Türkiye’de aylardır herkes gıda fiyatlarındaki önlenemez artıştan bahsediyor, ama mart ayı enflasyonu 1993 senesinden beri ilk kez negatif bölgede yer alıyor. Yani fiyatların artmasını, ama enflasyonun artmamasını istiyorum anlıyor musun?

 

İşsizlik iki haneye oturuyor. Tüm istatistik makyajlamasına rağmen düşürülemiyor. Sokakta insanlar işsiz geziyor. İki hafta iş aramazsa, işsiz sayılmıyor. Taşeronluk bir yandan, Suriyeliler öte yandan köle piyasası yaratılıyor; ama TÜİK’in anketlerine bakarsanız herkes memnun. Sürünmeni, aç kalmanı, ama iş yaratamasam da işsizlikten yakınmamanı istiyorum anlıyor musun?

 

İşsizliğin arttığı, ihracatın düştüğü, kâr marjlarının yerlerde süründüğü, iç piyasada anormal bir tıkanmanın yaşandığı, dış siyasetin de katkısıyla ihraç pazarlarının tamamen kaybedildiği, firmaların iflas mahkemelerine koştuğu noktada yüzde 4 büyüyoruz. Para kazanma, ayakta durama, tahsilât yapama, içe ve dışa mal satma ama ekonomi büyüsün istiyorum anlıyor musun?

 

Türkiye’de bir hukuk katliamı yaşanıyor. Anayasal hak olan mülkiyet meselesi gasp ediliyor; insanlar evlerinden sokağa atılıp, ceplerine üç kuruş konularak, yerine yapılan rezidanslar yabancılara satılmak isteniyor, ama hukuksal bir sıkıntı yaşanmıyor. Hak aramanı istemiyorum, ama adına da hukuk densin diyorum anlıyor musun?

 

24 milyon icra dosyası var. 12 milyon kişi sosyal yardımla yaşıyor, 354 milyar TL tüketici borcu söz konusu, bankalar icradan fabrikatör ve gayrimenkul zengini haline geliyor, ama vatandaşın ekonomisinde de bankacılık sektöründe de sorun yok. Sürünmeni ama şikâyet de etmemeni istiyorum anlıyor musun?

 

Oy vermeni ama hesap sormamanı, dolaylı vergilerle cebini hortumlamalarına ses çıkartmayıp, nereye harcandığına kafa yormamanı, insani gelişmişlik sayılan kültür harcamalarından sosyal harcamalara kadar hiçbirini yapmamanı istiyorum, ama adına insan denilmesini arzuluyorum anlıyor musun?

 

Siyasetçiye köle olmanı, ama ‘milli irade’ masalına kanmanı, sen evine çorba götüremezken, birilerinin evinde kutularla senin paranın çıkmasını, demokrasicilik oynayıp, hiçbir şekilde vatandaş olmamanı istiyorum anlıyor musun?

 

4,5 G’yi icat (!) edip, sana yeni telefon aldırmayı, hatlarla yeni faturalar çıkarmayı istiyorum, ama internette sadece oyun oynamanı ya da sosyal medyada gezmeni, orada da fikir falan söylememeni tasvip ediyorum; anlıyor musun?

 

Peki bu kadar çelişki içinde siz anlıyor musunuz? Ben 24 yıllık gazeteciyim; bir Millet’in kendi gerçeklerine bu kadar yabancılaşmasını anlayamıyorum. Ama fatura bir gün önümüze geldiğinde hiç isyan etmeyin. Çünkü bugün ‘anlamadım’ dedikleriniz, hepsi o gün Beyaz’ın tiplemesindeki Psikopat gibi bizi cezalandıracak. Anlıyor musun?

 

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir