Biliyorum, biliyorum, benim aşufte ruhumu tanıyanlar yerel seçimden sonra ilk makalemi AKP’in bu şanlı ve tarihe geçecek yenilgisine adayacağımı düşünmüşlerdir. Ne de olsa bir gecede ülkenin rantının %99’nu sağlayan kentlerden Bursa hariç hepsini kaybetmek her babayiğidin harcı değil. Ama gurme bir sadist, mazohistleri kırbaçlamaz. Mazo’nun “niye beni kırbaçlamıyor acaba?” diye kıvranmasını seyretmek onun marazi ruhu için daha büyük zevk ve neşe kaynağıdır. Sen ekonomi 21ci Yüzyılın en derin resesyonun ortasındayken “Efendim bu seçim beka meselesi” diye meydanlara çıkarsan, ancak bunlara inanacak kafalardan oy alırsın.
Gerçek bir sadist, mazonun hayallerini yok ederek keyfini bulur. Ben de bugün tam bunu yapacağım işte. Hani şu seçimsiz 4.5 yıl var ya? Ha, şimdi Ankara’daki dehalar “Bak, bir algı operasyonunu daha püskürttük, başkanlık sistemi de güven oyu aldı, Mart verileri de toparlanmaya işaret ediyor, yarından tezi yok resesyondan çıkıp, hem muhalif seçmen hem de kahpe Batı’ya ders veririz” diye ellerini uğuşturuyorlar.
Bu süzme zekaların gazıyla yazan bir takım gazeteciler de 8 Nisan’da açıklanacak reform programını dilimlenmiş paket ekmekten sonra en büyük mucize diye köşelerinde pazarlıyor. (Amerikan deyimi, siz anlamazsınız). O programda Prof Davutoglu’nun meşhur 2000 maddelik icraat programından farklı tek kelime varsa, ben Arnavutköy hıyarıyım. Eğer akibeti de Davutoğlu reform programından farklı olursa, ben hormonlu İran karpuzuyum.
Zaten farklı olsa kaç yazar? Türkiye’de büyümenin yeniden tahsisi için demokratik reformlar lazım, ekonomik değil. Türkiye’nin büyük kentlerinden gelen mesaj buydu, ama Ankara daha anlamaz. Önce kendi bildiği yöntemleri deneyecek, bize ve kendisine yaz boyunca acıyı reva görüp, IMF’lik hale gelecek, sonra akıllanacak.