Gelişme yolundaki ekonomiler önümüzdeki dönemde krize girmezse altın talebi ve fiyatları yeniden yükselebilir.
Altın, 1800 dolar/ons fiyatını aştıktan sonra beklentiler yıl sonunda 2000 dolar/ons’u geçeceği yönünde oluşmuştu. Gerçekten de bu beklentinin ardından yaşanan çıkışla altın fiyatı bir anda 1900 dolar/ons’u geçti. Ne var ki burada biraz kaldıktan sonra düşüş başladı. Sert bir düşüşle birlikte geçen hafta sonunda 1600 ile 1650 dolar/ons aralığında seyreder oldu.
Eylül ayının ortalarına gelene kadar gelişmiş ekonomilerde sorunlar devam etse de ABD’nin bazı önlemler alarak toparlanabileceği kanısı yaygındı. Buna karşılık faizlerin reel olarak neredeyse sıfırlandığı, gayrimenkul değerlerinin artmadığı (Türkiye ve bazı ülkeler hariç), borsaların eski parlak çıkışlarını yapamadığı bir dönemde altın çekici bir yatırım aracı olarak öne çıkıyordu. Buna ek olarak euronun rezerv para olma özelliğini önemli ölçüde yitirdiği, dolara güvenin de sarsıldığı bir ortamda tek yatırım seçeneği olarak altın kalıyordu geriye. Buna bir de bazı ülkelerin rezervlerini dövizden altına kaydırmaya başlamaları da eklenince altına talep birden altına hücuma dönüştü. 2010 yılı sonunda 1412 dolar düzeyinde olan altının ons fiyatı 2011 Eylül başlarında 1900 doları aştı. Sekiz aylık artış oranı % 35 dolayındaydı.
Hızlı düşüşün nedenleri
 Eylül ayında altın fiyatlarında düşüş yaşanabileceği öngörüleri yapılmaya başladıktan bir süre sonra gözler Amerikan Merkez Bankası FED’in izleyeceği politikayı ve ekonomiyle ilgili öngörülerini açıklayacağı toplantıya çevrildi. Bu sıralarda altın almış olanlar yavaş yavaş kâr realizasyonuna başlamışlar ve altın fiyatları yavaş bir tempoyla inişe geçmişti. FED’in ABD ekonomisiyle ilgili yaptığı kötümser açıklama altın fiyatlarının düşmesinde önemli bir etki yarattı. FED, açıklamasında yeni bir resesyon olasılığının arttığına dikkat çekince beklentiler hızla bozuldu. Her ne kadar ekonomiyi canlandırmak için 400 milyar dolarlık tahvil değişim programı açıklanmış olsa da FED’in geleceğe ilişkin kötümser açıklaması insanların yeniden kriz günlerine dönülme olasılığını hissetmelerine yol açtı. Euro bölgesindeki gelişmeler ABD’den de kötü olduğu için krizin ikinci bir resesyon dalgası yaratması beklentisi giderek yaygınlık kazandı.
Beklentileri bozulan tasarruf sahipleri eldeki her şeyi satıp nakde dönmeye yöneldi. Yani herkes olası bir yeni kriz dalgasını nakitle karşılamayı tercih eder oldu. Altının alıştan satışa dönmesinin temelinde bu beklenti değişimi yatıyor. Altın talebi yükselirken artan fiyatlar şimdi altın arzı arttıkça düşüyor.
Önümüzdeki dönemde neler olur?
Kriz beklentisinin arttığı her dönemde nakit tutma arzusu da artıyor. Böyle durumlarda ekonomide resesyona girilmesi öngörüldüğü için yalnız altına değil bütün mallara olan talep düşüyor. Büyüme etkisiyle artan talebe dayanarak yükselen bakır fiyatlarından hammadde fiyatlarına kadar bütün emtia fiyatları geriliyor. Yeterince büyümeyeceği düşünülen bir dünyada emtia talebi düşer. Böyle bir ortam, insanları tüketimden tasarrufa ve harcamamaya itiyor. Aynı düzeyde olmasa bile benzer bir eğilim Türkiye’de de yaşanıyor. Geçmişte talebin yüksek olduğu otomobil ve konut satışlarında son dönemde hızlı bir gerileme yaşanıyor.
Altın, aynı zamanda para işlevi görebildiği için bütün emtialardan farklı bir durumda bulunuyor. O nedenle eğer gelişme yolundaki ekonomiler önümüzdeki dönemde krize girmezse altın talebi ve dolayısıyla altın fiyatları yeniden yükselebilir.
Mahfi EĞİLMEZ