Salı akşamı Trabzon havaalanında uçak beklerken yıllardır görmediğim bir sınıf arkadaşıma rastladım. Altın aramaya gittiği Artvin’den dönüyordu. Doğal olarak kulaklarım dikildi. Biraz eşeleyince Türkiye’nin teşebbüs gücünün ilginç bir örneği ile karşılaştım.
Ayrıntılara girmiyorum. Oğlunun kurduğu madencilik şirketi Londra borsasında halka açılmış. Türkiye şubesine kendisi bakıyor.
İki altın alanı bulunmuş. Şimdi Artvin’e odaklanmış. Çok potansiyel görüyor. Sektörün sorunlarını da anlattı.
Türkiye’nin altın üretimini sordum. Bu yıl 30 tona ulaştığını söyledi. Hemen bir hesap yaptık. Onsu (31.1 gramı) 1.700 dolardan 1.6 milyar dolar ediyor. Milli gelirin binde 2’si eder; hiçten iyidir. Ama yerli üretim altın talebini karşılamıyor.
Altında net ithalatçıyız
İlgimin nedenini tahmin ediyorsunuz.
Son dönemde İran’a altın ihracatı patladı. Türkiye zaten komplo teorilerine düşkündür. Dış ticaret dengesindeki düzelmeye gölge düşüren tefsirlere kapı açıldı. Daha önce şöyle yazmıştım (15/7/2012).
“İran’a altın ihracatı Türkiye’nin dış açığını etkilemez. Nedeni basittir. Türkiye’nin altında üretim fazlası yoktur. İhraç edilen altının mutlaka ithal edilmesi gerekir. İthalat ihracatı götürür; alınan ticari komisyon dış dengeye küçük bir katkı yapar.”
Bugün sayılara bakmak istiyorum.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.