Türkiye tatlı rüyalar içinde dolaşıp, vatandaşına acı reçete sunarken dünya ekonomisinde bilhassa batı eksenli blokta yaşananlar içinden çıkılmaz bir noktaya doğru gidiyor. Bilhassa Avrupa’da alarm zilleri çalmaya başladı. Özellikle Türk ihracatı açısından kötü bir haber olarak nitelendirilecek bu fotoğrafta yetkililerimizin de bir an önce hamaseti bırakıp, eylem planları hazırlaması gerekiyor.
Fakat göreceksiniz hazırlandığı söylenen Orta Vadeli Eylem Planı’nın 2013-2014 dönemini kapsayan diliminde yine mali piyasalardan bahsedilecek. Oysa üretmeyen bir ekonominin, sıcak paraya dayanmış yapısında, o para kesilirse ortaya çıkacak felaket, bize bugün böbürlenerek mukayese edilen Avrupa ülkelerini bile aratabilir.
Aslında bunun ipuçları Avrupa Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamalarında saklıydı. Öyle büyük bir çek yazıldı ki, karşılanabilmesi için tek bir adres vardı, o da Almanya’nın bu işe evet demesi… Fakat Almanya olayların farkında… Esasen kış aylarına girilirken, yine doğalgaz tedariki konusunda problem yaşanacağı bir süreçte, Almanya’nın gidip Rusya ile direkt hat döşemesi bu konudaki tavrını da net olarak ortaya koyuyor.
Fakat yine de nüfus alanı bakımından Avrupa’yı bırakmak istemiyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) ise bu işin önlemini aldı. Hatırlayacaksınız, AMB Başkanı Draghi, zorda kalan ülkelere kredibilitesine bakmaksızın tahvil yoluyla destek vereceklerini açıklarken araya bir cümle sıkıştırdı: “IMF’nin de bu konuya katılımcı olmasını arzu etmesi halinde kapımız açık.”
İşte bu esasen Avrupa genelindeki hakimiyetini bırakmak istemeyen, ama öte taraftan paranın kaynağı olarak görülen Almanya’ya karşı hazırlanan bir kozdu. Almanya bir yere kadar batık ülkeleri finanse edebilirdi. Ama bunun karşılığında isteyeceği imtiyazlar hesap edilemiyordu. Draghi IMF’yi de oyunun içine sokarak Almanya’ya ‘bölgede tek değilsin, ABD de var’ dedi.
Nitekim ortadaki kurgunun neticesinde kritik bir görüşme gerçekleştiriliyor. Almanya Başbakanı Merkel ile IMF Başkanı Lagarde bir araya geliyorlar. Sonrasında basına açıklama yapılmayacağı belirtilen görüşmenin teması ‘Avrupa’daki kriz.’ İşte bu görüşme öncesinde Almanya cephesinden gelen bir açıklama mücadelenin ne boyutta olduğunu da ortaya koyuyor.
Almanya Merkez Bankası yaptığı açıklamada IMF’yi likidite mekanizması olmaktan çıkıp, bankaya dönüştüğü konusunda eleştirdi. Ayrıca bu durumun IMF’nin ne yasal ne de kurumsal rolüyle bütünleşmediğinin altını çizdi. Elbette bugüne kadar hacze gelen bankacı gibi Türkiye’ye rol biçilirken herkesin alkışladığı bu yapı, ganimet paylaşımına gelince Avrupa cephesinde tartışılıyor.
Eleştiri okları ise konfeti gibi para dağıtmasından kaynaklanıyor. Şimdi dönelim tekrar Draghi’nin ortaya koyduğu oyuna… Almanya’ya esir düşmeden Avrupa bu krizden nasıl çıkar? AMB ‘denize düşen yılana sarılır’ misali IMF’ye göz kırptı. Gelinen noktada ise kimin bu satrancı kazanıp, parsayı toplayacağının pazarlığı yapılıyor.
Almanya filmin sonunu görüyor ama riski üstlenemiyor. Ya riske girip fonlayacak ve 2. Dünya Savaşı’nda yapamadığını gerçekleştirecek ya da ipleri kur savaşlarıyla kemiklerini kıran ABD’ye IMF aracılığıyla kaptıracak.
Peki tüm bu kirli pazarlıklar yaşanırken Yunanistan, Portekiz, İtalya, İspanya gibi ülkeler ne yapıyor? Onlar çaresizlik içinde kimin nüfus alanına girecekleri sorusunun yanıtını arıyor. Çünkü biliyorlar ki, çaresiz durumda para almaya başlarsan, o sarmaldan kurtulamazsın. Bunu zaten herkes biliyor. Düyun-u Umumiye acımasızdır. Herkes bundan ders çıkartmıştır. Tek bir millet dışında… ‘Başarı’ rüyasına kendini kaptırıp, halen sağdan soldan para bekleyen Türkiye…