IMF Başkanı Lagarde, bizim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ı rahatsız ediyormuş. Kendini Napolyon mu sanıyor bilinmez ama ‘para, para, para’ deyip duruyormuş. Güzide medyamız da bunun Türkiye’nin ne kadar güçlendiğine dair bir emare olduğunu ya bilgisizlikten ya da bilmemezlikten gelmekten dolayı yazıp, çiziyor.
İşi öyle bir hale getirdiler ki, duyup da bilmeyen ‘IMF para dileniyor’ zanneder. IMF benim adıma da kredibilitesi olan bir kurum değil, ama işin de doğrusunu konuşmak lazım. Şimdi birçok okurumuz ‘nereden çıktı bu 5 milyar dolar’ diyecektir ve haklıdır. Çünkü bu paranın ne kaynaklı gündeme geldiğine bakmazsanız, olayı yanlış yorumlarsınız.
Hemen biraz geriye dönelim. Kısa süre önce, güzide medyamız yine bir haberi davullu tokmaklı bir biçimde ülkeye duyurdu. Ne idi bu? “Türkiye’nin IMF’deki gücü arttı. IMF Türkiye’nin fon yönetimindeki ağırlığını artırmaya karar verdi. İcra Direktörleri Kurulu’nda Türkiye’nin müstakil temsiline karar veren fon, ülkenin kredi çekme kotasını da 23 milyar dolardan 42 milyar dolara çıkarmayı kararlaştırdı.”
Ne kadar mutluluk verici değil mi? Yine hatırlayanlar olacaktır kısa süre öncesinde Başbakan IMF’ye olan borcun 2012 senesinde tamamen kapatılacağını açıklamıştı. Şimdi bu haberlerin hepsini tek tek servis eder, bir yandan da salçalarsanız, her biri için başarı masalı yazarsınız.
Ama olaylara bağlantılı bakarsanız, gerçek fotoğrafı görürsünüz. Birincisi Başbakan’ın IMF’ye olan borca yönelik açıklaması… Kapatmak mümkün mü? Elbette… Ama Sayın Başbakan IMF ile ilişkilerin tavsiyelerin üye ülkeler açısından bağlayıcı olduğu 4. Madde kapsamındaki denetim-gözetim kulvarından çıkarılabileceğini de söyleyebiliyor mu?
Söyleyemez, söylese de yapamaz. Çünkü IMF ile rakamsal ilişkinizden çok, onun teminatıyla dünyadan topladığınız sıcak paraya dayandırdığınız bir ekonomik modeliniz varsa, bunu yapamazsınız. 4. Madde kapsamında ilişkiyi götürüyorsanız da, stand by anlaşması yapıp yapmamanızın çok önemi kalmıyor. Çünkü gelip denetlediğinde, istediklerini yerine getirmekle yükümlüsünüz.
İktidar IMF ile ilişkileri koparmaya tamamen niyetli değil ki, yönetimindeki etkinliği artırılıyor. Yani ‘dünyayı karıştırıp, önce borç verip, sonra soymanıza ortak olmayız, bizden de uzak durun’ diyemiyor. Bu yaklaşımla diyemez de…
Peki dünyada hedef ülkeleri borca batırıp, sonra da yöneten bu kurumun yönetiminde etkinliğiniz artarsa ne olur? Siz de aynı vahşete ortak olursunuz. İşte bu ortaklıktaki payın da bir maliyeti var. Eğer IMF size yönetimde ağırlık veriyorsa, farkını da fonun kasasına koymak zorundasınız.
Şimdi anlaşıldı mı, durup dururken ortaya çıkan bu 5 milyar dolar’ın nedeni… Yani IMF Başkanı Lagarde para dilenmiyor, sadece tahsilât peşinde koşuyor. Verdiği imtiyazın katkı payını, aidatını, adına ne derseniz onu talep ediyor. Mesele bu kadar basit…
Ama siz yine de haberlere tek tek bakıp, naylon kahramanlık hikâyeleri dinlemeyi tercih edebilirsiniz. Ne demişler? Zevkler ve renkler tartışılmaz.