Gün geçmiyor ki bir şehit haberi ile uyanmıyoruz diyorduk, artık saatler geçmiyor ki bir şehit haberi gelmesin.
Ülke adeta kan gölüne döndü. Ateş düştüğü yeri yaksa da bu ülkeyi seven ve çaresizlik içinde izleyen sağduyulu bütün insanların yüreği yanıyor. Böyle bir ortamda, oturup ekonomi, piyasalar veya ilişkili konuları konuşmak ya da yazmak inanın çok çok zor. İçinizden bunları değil, babasız kalan çocuğun çığlığını yazmak geliyor. Meclis’i tatile sokan vekillerin karşısına çıkıp avazınız çıktığı kadar bağırmak istiyorsunuz.
Ülkedeki terör ve şiddet olaylarındaki gelişmelere, ocakları yanan eşlere, çocuklara, annelere babalara ilişkin birkaç fikir beyan etmek istediğinizde, hemen kategorileştiriliyorsunuz. Birilerinin çıkarı için bir şeyler söylediğiniz zannediliyor. Bir insan olarak hissettiklerinizi söylediğinize, yazdığınıza kimseyi inandıramıyorsunuz.
Gelinen noktada hangi parti veya partili olduğu önemli değil, bütün siyasilerle, bütün partilerle birlikte hepimiz suçluyuz. Çünkü onları bizler seçtik ve Meclis’e gönderdik.
Yabancı yatırımcı mı gelecek?
Bir akıl tutulması yaşanıyor. Ülke yangın yerine dönmüşken, tatildeki vekiller bir sonraki seçimin hesabındalar. Her yerde ama her yerde siyasi hesaplar var. Kimse üzerine toz kondurmuyor. Bu partilere oy veren seçmenlerden tutun da Cumhurbaşkanı’na kadar hiç ama hiç kimse suçlu değil. A partisine göre B partisi suçlu, B partisine göre A partisi suçlu, halka göre hepsi suçlu ama kendi oy verdiği parti en az suçlu.
Bir de anketler var. Bu ortamdan hangi parti kârlı çıkar? Acaba AKP tek başına iktidar olur mu? HDP barajı yeniden aşabilir mi? Her şehit haberinden sonra yeni bir anket yayınlanması bir gelenek haline dönüştü. Terör olayları neredeyse naklen yayınlanır hale geldi ve dünya televizyonları ABD konsolosluğuna yapılan saldırıları, İstanbul’da polis ve teröristler arasındaki çatışmaları bütün ayrıntılarıyla veriyor.
Bugün Gazetesi’ndeki köşe yazımın devamı için TIKLAYINIZ.