AB’yi Kaderine Terketmek

Dün akşam Bernanke’yi seyrederken, bir yandan da AMB Başkanı Draghi’nin aynı gün içinde yaptığı açıklamaları kafamdan geçiriyorum. En son olarak döviz piyasasın her iki açıklamaya verdiği tepkiyi. Draghi, AB’yi kaderine terkediyor. Onu alkışlayan Euro/dolar da Euro-bölgesinin tabutuna son çivileri çakıyor. Niye böyle düşündüğümü anlamak için hikayeyi biraz başa sarmak, ve IMF’ni son World Economic Outlook Raporu’nu özetlemek gerek.

IMF’nin 2012-2013 için temel senaryosu orta karar. Bu sene %3.5, gelecek sene ise %4.1 büyüme öngörüyor. Daha da önemlisi finans literatürünün “Kara Kuğu’dan” sonra en popüler argo deyimi haline gelen “kuyruk risklerinin” (tail-risk) azaldığını müjdeliyor. IMF de benim gibi dünyanın önünde başlıca iki tehdit görüyor. AB krizinin yeniden hortlaması ve petrol fiyatlarında 30-40 dolarlık ani sıçramalar. Ama geçen sene bunlar olasılığı hayli yüksek riskler olarak ortaya çıkıyor, IMF’nin senaryo simülasyonlarında dünyayı resesyonun eşiğine taşıyordu. Bu sene ise tail-risk haline gelmişler, yani artık gerçekleşmeleri olasılığı oldukça düşük.

Petrol konusunda IMF’ye şimdilik katılıyorum. İran-P5+1 görüşmeleri sürdükçe petrol fiyatlarında arz yönlü bir alevlenme tail-tisk. Ama, AB krizinin hortlaması artık bence tail risk değil. IMF ile aramdaki fark şu: Merkel’in zorla tüm Euro-bölgesine kabul ettirdiği İstikrar Paktı’nın sonuçlarının kısa bir resesyon değil, Büyük Depresyon olacağını düşünüyorum. Her açıklanan veride bu kötüye gidiş biraz daha berrak olarak görülüyor. Ayrıca, AB krizi siyasal bir boyut da geliştirdi. Merkel’in istediklerini uygulayan liderlerin siyasi kariyeri sona eriyor. İspanyol Rajoy ve Yunanistan’da 6 Mayıs seçimlerinden sonra iktidara hangi bedbaht geçecekse, Almanya’ya eli mahkum, o yüzden her türlü riski alarak bu kamikazi programı uygulamaya devam edecek. Ama, Fransa o kadar kötü durumda değil.

Eğer Hollande seçilirse, İstikrar Paktı’nı yırtıp atacağı gibi, arkasına artık Merkel’den ve kemer sıkmaktan gına getiren bir kaç ülkeyi daha katacak. İsyan bayrakları açılacak. O zaman da PIIGS krizinde ne yaşanacağı belli değil. Merkel’in sonsuz kemer sıkma programlarının kamu borcunu azaltmadığına ikna olan yatırımcılar isyanı alkışlayıp bu kez de devletler üstünde büyümeyi güçlendirici politikalar uygulamaları yönünde mi baskı kurarlar? Yani artık daha fazla kemer sıkan değil, diğerlerine görece en hızlı büyüyen ülkelerin tahvilleri mi prim yapar? Yoksa yatırımcı “Tanrı hepsinin cezasını versin” deyip, tüm Euro cinsinden varlıkları satar da kaçar mı, bilinmez.

Bu yüzden Merkel de artık kemer sıkma kadar büyümeyi de dillendirmeye başladı. Ama, nasıl olacak bu büyüme? Kısa vadede bütçe harcamaları ya da vergi indirimleri kullanmadan büyüme sağlayan modern ekonomi yok. Merkel’in önerdiği yapısal reformların Almanya’da sonuç üretmesi en az 3 yıl sürdü. PIIGS’in ise 3 yılı yok. Aslında, AB için artık 2 çözüm kaldı: Liderlerin ceplerinden bir 250 milyar daha çıkartıp, IMF ve G-20’den 1 trilyon doları da alarak PIIGS ve bankacılık krizine karşı yüksek yangın duvaları örmeleri. Merkel işe yaramaz diyor, bal gibi de yarar. İkincisi ise AMB’nın Fed gibi faizleri sıfıra indirip LTRO değil, sonsuz para basmaya geçmesi.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir