Türkiye ekonomisinin en kritik açmazlarından birini oluşturan cari açık konusundaki sorunumuz çözülüyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek garanti verdi: ‘2012 yılında kesinlikle azalacak.’
2011 senesinin 11 ayında 70 milyar doları aşan cari açık, yani bildiğimiz anlamıyla ‘zarar’ nasıl azalır? G20 klasmanında, son aydaki düşüşe rağmen sıralamadaki ‘en kötü’ yerini korumayı başaran ülkemizin dış ticaretiyle ilgili nasıl bir farklılık getirildi ki, Maliye Bakanı çıkıp, ‘kesinlikle’ ifadesini kullanabiliyor?
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a göre son aydaki düşüş, uygulanan politikaların eseri. Daha önceki dönemde cari açığın yükselmesinin sorumlusu ise Merkez Bankası’nın eski yönetimi…
2012 senesinde cari açık düşecek mi? Yüksek olasılıkla ‘evet’. Peki bu uygulanan bir politikanın sonuç vermesi nedeniyle mi olacak? Açıkçası birileri buna inanmamızı bekliyor. İyi niyet ile aptallık arasında çok ince bir çizgi vardır.
Ben bu milletin abdal özelliğini biliyorum da ‘aptal’ olduğunu düşünmüyorum. Gerçekten doğru bilgiyi aktarırsanız, her işi keskin zekâsıyla biraz da yan yollara saparak çözebilen bir milletin gerçeği görebileceği kanısındayım.
Fakat medya üzerinden o kadar güzel bir propaganda uygulaması yapılıyor ve yapılacak ki, bugünden altyapısı hazırlanmaya başlandı bile. Türkiye’de dış ticaretin yapısından kaynaklı tetiklenen ve büyümenin altyapısını da teşkil eden sıcak para ile ithalat kurgusu üzerine hiçbir düzenleyici politika uygulanmamıştır.
Şimdi çıkıp, cari açığın bu sebeplerle azalacağını belirtmek, daha önceki açığın da sadece Merkez Bankası’nın politikalarına bağlamak bu ülkenin insanlarını aptal yerine koymaktır. 2012’de cari açığın düşmesi, dış ticaret hacminin azalacağı ihtimali üzerinde gerçekleşebilecek bir faktördür.
Yani içinde bulunduğumuz sene ihracatın istenen performansı göstermeyeceği açık. Avrupa ekonomisindeki daralma, alternatif olarak belirlenen pazarlardaki kaos, çözü olarak gösterilen ABD ve Asya-Pasifik Bölgesi’ne yönelik bir günde sonuç vermeyecek girişimler, Türkiye’de ihracatı büyük ölçüde zorlayacak etkenlerdir.
Sıcak paranın da çekimser davranacağı ya da politik tavizler vermek için aba altından sopa göstereceği son köprü ihalesine gelmeyen tekliften de anlaşıldı. Ülkeyi yönetenlerin, vatandaşına karşı dürüst olması gerekir. Eğer ihracat artıyorsa, ithalata bağlı yapısı nedeniyle size garanti veririm ki cari açık da yükselecek.
Cari açığın düşmesi ancak mevcut üretim yapısı içinde üretip, satmamakla olabilir. Fakat bunun getireceği iflas, ödeme güçlükleri ve işsizlik maliyetlerini ortadan kaldırmaz. Mehmet Şimşek ve ekonomi yönetimi milletin karşısına geçip ‘abdal’a aptal muamelesi’ yapacağına, zaten bedeli ödeneceği gözüken bu süreci fırsata döndürmenin yolunu arasınlar.
2008 sonrasındaki süreçte de hatırlarsanız, cari açık düşüş trendine girmişti. Neden? Çünkü dış ticaret azalmıştı. Peki ne yapıldı? Bunun propagandası yapılıp, ekonomik bir değere naylon kahramanlık üzerinden gösteri yapıldı.
Sonra ne oldu? Dünya pazarındaki hafif bir toparlanma ve ihracatın nefes almasıyla cari açık yine patlaya patlaya arttı. Eğer böylesi bir keskin virajdan firmalarımızı kaybetmeden dönmeyi başarırsak, muhtemeldir ki, piyasa rahatladığında fotoğraf farklı olmayacak.
Hiç olmazsa bu sefer sahte kahramanlık ve ‘başardık’ gösterilerini bir kenara bırakıp, bu süreci dönüşüm için kullanalım. Hacmin daraldığı bu konjonktürde krizi fırsata çevirmek ve sonrasında daha hızlı ve sağlıklı yol almak istiyorsak reel sektörün KOBİ’ler başta olmak üzere yapısal dönüşümünü gerçekleştirelim.
Aksi takdirde süreç sonunda elimizdeki miras, batmış firmalar, kaybedilmiş bir iç pazar ve tüketime bağlı olarak daha hızlı artan bir cari açık faturası. Siyasetçilerin artık milleti saf yerine koymaktan ve günlük siyaset yapmaktan vazgeçip, devlet adamı gibi davranması gerekiyor. Zira bu kez fatura çok yüksek ve dönüşü olmayan bir iflasa doğru gidiyoruz. Özetle mesaj şu: Rol kesmeyin, iş yapın.