Bu salgından yaşamını kaybeden insan sayısı arttıkça, toplumlar dünya genelini, ülkesi ile kıyaslamaya ve kendi oranlarını diğerleri ile karşılaştırarak, bir yerde morallerini yukarıda tutmaya, yapılan mücadelede ki başarılara bir gösterge olarak görüp, umutlanıyorlar!
Ama çok daha önemli bir sorun ise sessiz, sedasız bu korku ortamında gelişip, palazlanıp devasa bir boyuta ulaşma çabasında…
Bir çeşit kuluçka sürecinde
Gerçek virüsle başa çıktığımızda, karşımıza kuluçka sürecini tamamlamış çok daha büyüğü dikilecektir
Nedir bu heybenin içinde ki iri virüs derseniz?
Ekonominin bütünü!
Ben onu ta biyolojik virüs ilk yayılmaya başladığında fark etmiş ve ‘’Eko-Virüs’’diye isimlendirmiştim…
Mart ayında ki alınan öncelikle uluslara arası dolaşıma kısıtlaması
Akabinde evden çalışma
Beraberinde yurt içinde seyahatlerin kısıtlanması
Kısmi karantinalar ile sokağa çıkma yasakları
Sadece bizde değil, tüm dünyada salgının yüzdelerinde bariz düşüşler sağlanıp, bir yerde umutları yeşertirken
Diğer yandan aynı gelişmelerin tam tersine, mart ayında gıda maddeleri başta olmak üzere, tüketimde ki aşırı artış, perakende market sektörüne zirve yaptırsa da…
Hemen, hemen tüm diğer ekonomik yapıları tepetaklak yapmıştı.
Eğer kısa süre içersin de, doktorların ve sağlık personelinin özveri ile savaşına benzer mücadelede, ekonomide hazırlanmaz ise bu günleri mumla ararsak hiç de şaşırmayalım?
Ekonomiden sorumlu bakanlıkların ve ekonominin temel sektörlerine hakim, etkin kişi ve makam ile kurumların acil önlem almaları elzemdir!
Şimdiden ekonomide hangi sektör, yoğun bakıma girecek?
Hangi sektörler entübe olacak?
Ya da kaç sektör ve kurum ayakta atlatacak?
‘’Ayrıca en önemli yarış, dünya genelinde ve özellikle ihracat, turizm gibi ilişkilerimiz olan ülkelerde ki mücadele, sonuçlanıp, durumlarının normale döndürdüklerinde, biz ülke olarak bu başarıya ulaşamaz ve kapalı bir ülke olmaya devam edersek?
İşte o zaman, daha da ciddi ekonomik kayıplara kapı aralamış oluruz…’’
Eğer bu şekilde kürekleri aheste, aheste çekmeye devam edersek?
Sağlık da ki virüsle başa çıktıktan sonra karşılaşacağımız çok daha büyük bir eko-fırtınanın yerle yeksan edeceği işveren ve işçinin ne kadarını kurtarıp, tekrar yaşama döndürebileceğiz?
Var mı böyle bir ön hazırlık?
Kamu spotları
Zorunlu yayınlar
Sanal ümit veren firma reklamları
Bankalara yapılan sitemler
Yerel yönetimlerle çelişkili uygulamalar
Hala siyasi ve ötekileştiren söylemler
Hele bu salgın bir kalsın sonra bakarız anlayışının topluma yerleşmesi, bizi heybede ki turpun büyüğüne götürür ki işte o zaman, neme nem toplumsal acıların yaşanacağı ve veballerin ödeneceğini tahmin bile edemeyiz…
Tabipler corona virüsle mücadele ederken, diğer sektörlerde beklenen virüsün büyüğü için önlem almak zorundadırlar
Daha beterin de beteri var…
Bu virüs belası bize ulaştığında ekonomimizin ayakları yere basmıyor(!)hayal aleminde toz pembe ufuklarda daldan, dala uçuyor, dünya alem bizi kıskanıyordu değil mi?
‘’Eğer bu salgından kurtulduğumuzda, evveliyattan beri yapılan tüm ekonomik yanlışların bedeli, virüse yüklenip, ekonomiyi mutasyona uğratarak, bizlerin sırtına vururlarsa ki kuvvetli ihtimaldir, işte o zaman yaşayabileceğimiz veballeri aklımıza bile getirmeyelim… ‘’
Bizi endişeye sevk eden en önemli saplantıda, bu yönetimin ‘’huylu huyundan vazgeçmez’’ duygusunu on sekiz yıllık uzun bir dönemde zihinlerimize kazımasından kaynaklanıyor. Zaten onca bina varken, başta sahra hastaneleri ile devam eden ihale ve uygulamalarda da görünen aynısının tıpkısı, bir milimden bile farklı değil!
Bu günkü sorunla boğuşurken, yarınlarına hazırlık yapmayan toplumlar, değil ayağa kalkabilmek, dizlerinin üstüne doğrula bilmelerine bile, şükretmek gerek…
Sözün özü:
Evrende hiçbir sorun kalıcı değildir. Önemli olan, ödenen bedelin miktarı ve kimlerce ve ne oranda ödendiğidir?