2011’de Büyüme Yüzde 8’in Ãœzerinde

BaÅŸbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin 2011 yılında yüzde 8’in üzerinde bir büyümeye ulaÅŸtığını belirterek, ”Kati rakamları Mart ayında hep beraber öğreneceÄŸiz” dedi.

Babacan, Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) kuruluÅŸunun 30. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen ”Finansal Piyasalarda Reform ve Düzenleme” baÅŸlıklı konferansın açılışında, 2008-2009 krizinden önceki dönemde, 2002 yılından 2008 yılına kadarki 6-7 yıllık dönemde Türkiye’nin çok önemli reformlar gerçekleÅŸtirdiÄŸini söyledi.

Reformların kamu maliyesi, bankacılık, sosyal güvenlik, saÄŸlık alanında olduÄŸunu anlatan Babacan, yapılan reformların Türkiye’nin ekonomik yapısını güçlendirdiÄŸini kaydetti.

Babacan, Türkiye’nin önemli bir mali uyum sürecinden geçtiÄŸine iÅŸaret ederek, ”2002 yılında bütçe açığımız, milli gelirin yüzde 12’si iken, 2006 yılında yaklaşık yüzde 1’lik bütçe fazlasına geçtik. Türkiye’de hızlı ÅŸekilde kamu borcu ciddi problem alanı olmaktan çıktı. Bankacılık alanındaki kararlı reformlar, bu konudaki düzenleme ve denetleme çerçevesini güçlendirdi ve tek tek bankalarımızın mali bünyesini güçlendirici tedbirler aldık. 2008-2009 krizine girerken Türkiye’de kurulu olan her bir bankanın tek tek sermaye yeterlilik rasyosu, likidite rasyosu oldukça yukarı seviyelere çekilmiÅŸ oldu” diye konuÅŸtu.

Åžu anda dünyada yaÅŸanan ve 2008-2009’dan bugüne kadarki ekonomik ve finansal sorunların, temelde bankacılık ve kamu maliyesi konularında yoÄŸunlaÅŸtığına deÄŸinen Babacan, Türkiye’nin her iki alanda da bünyesini güçlendirerek, 2008-2009 dönemine girdiÄŸini belirtti.

Babacan, şöyle devam etti:

”Biz, sadece kriz döneminde, kriz dönemi öncesinde yaptıklarımızla deÄŸil, aynı zamanda krizin ilk etkilerini hissetmeye baÅŸladıktan sonra yaptıklarımızla da ayrıştık. 2009 yılında pek çok hükümet Avrupa’da devlet harcamalarını artırarak, krizi aÅŸmaya çalışırken, biz tam tersine Türkiye’de bir mali konsolidasyon programı açıkladık ve bunu 3 yıllık bir program olarak açıkladık. Bir bakıma Avrupa’da pek çok ülkenin izlediÄŸi yoldan bambaÅŸka bir yöne politikalarımızı uyarladık. Bizim için temel öncelik devlete olan güvenin sapasaÄŸlam yerinde durmasıydı. Çünkü bir ülkenin devletine olan güven, hazinesine olan güven o ülkedeki finansal sistemin ve tüm ÅŸirketlerin temelindeki kendi bünyesinin saÄŸlamlığı açısından kendi bünyesinin güvenirliÄŸi açısından baktığımızda temelindeki en önemli unsur. Hiçbir ülke gösteremezsiniz ki, o ülkenin hazinesi zayıflamış olsun, güvenini yitirsin ama o ülkede bankalar sıhhatli bir ÅŸekilde çalışmaya devam etsin. Bu mümkün deÄŸil.”

Güven unsurunu politikaların tam merkezine koyduklarını ifade eden Babacan, şunları söyledi:

”Biz, ‘devlete olan güveni sapasaÄŸlam koruyalım, özel sektörümüze güveniyoruz, gerisini zaten özel sektörümüz şöyle ya da böyle çözecektir’ dedik. Bizim genç iÅŸadamlarımız, tecrübeli iÅŸadamlarımız, iÅŸkadınlarımız, o giriÅŸimci ruhuyla, yatırımlarıyla nasıl olsa ekonomimizi büyüme trendine sokacaktır diye düşündük. Bu, maya tuttu. 2010 yılına geldiÄŸimizde büyümemiz yüzde 9 olarak gerçekleÅŸti. 2011 yılında yüzde 8’in üzerinde bir büyümeye ulaÅŸtık ki, kati rakamları Mart ayında hep beraber öğreneceÄŸiz. Böylece Türkiye büyüme rakamları olarak Avrupa’dan birden farklılaÅŸmış oldu ve arada ciddi bir hız farkı oluÅŸtu. Ãœstelik bu büyüme, istihdam üreten bir büyüme oldu.”

-”Dikkatle yürütülmesi gereken alanlardan biri cari açık”-

Ali Babacan, Türkiye’nin risk göstergelerinin pek çok AB ülkesiyle karşılaÅŸtırıldığında, daha iyi bir durumda olduÄŸunu dile getirdi.

Enflasyon konusunda son dönemde yaÅŸanan hareketlenmenin, para politikaları açısından dikkat edilmesi gereken bir konu olduÄŸuna dikkati çeken Babacan, ”Ancak Merkez Bankamız da bunun gereÄŸini yaptı, yapıyor” dedi.

Babacan, Türkiye’de dikkatle yürütülmesi gereken alanlardan birinin ödemeler dengesi olduÄŸunu belirterek, enerji fiyatlarının yüksek oluÅŸu, iç tüketimdeki hareket ile tasarruf oranlarının düşük ve düşüyor olmasının, cari açıktaki bir miktar yükselmeyi beraberinde getirdiÄŸini kaydetti.

Cari açığın yapısal pek çok nedeni bulunduğunu, uzun vadede sorunun çözülmesi için yapısal tedbirlerin sözkonusu olacağını dile getiren Babacan, bu konuda sermaye piyasalarının önemli fonksiyonu olacağına işaret etti.

Babacan, ülkedeki tasarruf oranını artırmak için sermaye piyasalarının güvenilir oluşu, sermaye piyasası araçlarının çeşitlenmesi ve daha geniş kitlelerin sermaye piyasasına birikimlerini, tasarruflarını yönetilmesinin, yatırım tasarruf açığının azaltılması ve tasarruf oranlarının yükseltilmesi için son derece önemli olduğunu vurguladı.

-”Dünyanın güçlü bir Avrupa’ya ihtiyacı var”-

2002 yılından bu yana hiçbir zaman devlet harcamasının büyümeye katkıda bulunmadığını kaydeden Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu.

”Borç stoÄŸunun piyasalar açısından endiÅŸe kaynağı olabileceÄŸi ülkelerde biz, kamu harcamalarının artırılarak büyüme elde edilebileceÄŸine inanmıyoruz. Bunu da bütün uluslararası platformlarda açık açık söylüyoruz. Bir ülkenin devlet borcu çoksa, sadece harcamayı artırıp, o borcu piyasalar açısından daha da endiÅŸe kaynağı haline getirerek, orada harcadığımız milli gelirin yüzde 1-2’si kadar rakamla büyümeyi elde etmek beyhude bir çaba. Bütçe açığı az olan, borcu az olan ülkeler, belki geçici olarak bunu yapabilir.”

BaÅŸbakan Yardımcısı Babacan, maliye politikalarındaki gevÅŸetme ve sıkılaÅŸtırma döngülerini hükümetlerin çok dikkatli ayarlamaları gerektiÄŸini belirterek, gevÅŸetmenin sıkılaÅŸtırmadan çok daha kolay olduÄŸunu, sıkılaÅŸtırma günü geldiÄŸinde bunun ızdıraplı olacağının da baÅŸtan hesaba katılması gerektiÄŸini, ÅŸu anda Avrupa’da ne kadar sorun yaÅŸayan ülke varsa, bu tuzaÄŸa düştüğünü söyledi.

Dünyanın güçlü bir Avrupa’ya ihtiyacı olduÄŸunu vurgulayan Babacan, ”Ama sadece güçlü bir Avrupa’ya deÄŸil. Temsil gücü daha yüksek, daha katılımcı, her ülkenin kendi ulusal çıkarlarının peÅŸinde koÅŸmayıp, gerçek anlamda kendi aralarında dayanışma ve birlikteliÄŸin olduÄŸu bir Avrupa… GeniÅŸlemeye devam eden bir AB… Dışa açık, temel deÄŸerler ve idealler etrafında bütünleÅŸmiÅŸ,din, dil ayrımı yapmayan, sadece ortak deÄŸerler etrafında buluÅŸmuÅŸ bir Avrupa… Böyle bir Avrupa’ya dünyanın ihtiyacı olduÄŸunu düşünüyoruz. Zaten Türkiye, AB sürecine hala devam ediyorsa, hala o hedefi varsa, stratejik olarak bunun doÄŸru olduÄŸuna inandığımız için” diye konuÅŸtu.

AA

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir