Geçen yılın başında ümitliydik. Dünya ekonomilerinde bir canlanma bekliyorduk. Üç yıldır süregiden krizin artık noktalanacağını umuyorduk.
Oysa gelişmeler bunun tam tersi yönünde oldu.
â– Avrupa’da iÅŸler her gün kötüleÅŸti.
â– Asya, Japonya tsunamisi sonrası bir türlü toparlanamadı. Çin’in üretiminde yavaÅŸlamalar gözlenmeye baÅŸlandı.
â– ABD, BaÅŸkan Obama’nın yaklaÅŸan seçimler nedeniyle yoÄŸunlaÅŸtırdığı baskılara karşın durumunu düzeltemedi.
■Finans piyasaları her geçen gün kötümserliklerini artırdılar. Risk iştahlarını azalttılar.
2011 yılı sonuna geldiğimizde tablo yılbaşından daha kötü bir biçimde karşımıza çıktı.
2012’ye ise böylesi dip yapmış bir noktadan baÅŸlıyoruz. Normalde daha fazla dibe gidecek yerimiz kalmadı diye düşünmemiz gerekiyor.
Ben de bu görüşteyim. Dünya ekonomilerinin yavaş bir hızla da olsa kötüyü geride bırakarak olumluluğa doğru hareket edeceğini bekliyorum.
Özellikle Avrupa’nın aralık ayında liderleri tarafından alınan kararları uygulamaya koyacaklarını sanıyorum. Burada ortaya çıkacak geliÅŸmelerin dünya ekonomisindeki algılamayı deÄŸiÅŸtireceÄŸini ve risk iÅŸtahında belirgin bir artış ortaya çıkacağını ümit ediyorum.
ALGILAMALAR GERÇEKLERİ BELİRLEDİ
Kanımca 2011 yılının kötü sonlanmasındaki en önemli nedenlerinden birisi, IMF baÅŸ ekonomisti Olivier Blanchard’ın dile getirdiÄŸi “algılamanın gerçekleri belirlemesi” oldu.
Piyasalar neyi nasıl algıladılarsa olaylar da o yöne gitti. Algılama kötüleşince yatırımcılar paralarını alıp o piyasayı terk ettiler. O zaman işler daha da güçleşti.
Blanchard buna iki örnek veriyor. Birincisi, Ä°talya’nın durumu yıllardır aynı iken 2011 yılının ikinci yarısında riskli bir ülke olduÄŸunun algılanması piyasalara hâkim oldu. Ä°kincisi, Euro’nun bir sorunu yokken birden “Euro çöker mi?” tartışmaları baÅŸladı.
Bunlar yatırımcıları kararsız bıraktı ve alternatif stratejiler geliştirmelerini önledi.
Önümüzdeki yılda bu algılamaların değişmesi ya da değiştirilmesi gerekiyor. Onun yolu da alınmış kararların uygulamalarından ve bu uygulamaların olumlu sonuçlarının alınmasından geçiyor.
TÜRKİYE İÇİN DE AYNI
Biz de 2011 yılına dünyaya paralel olarak iyi ve olumlu bir şekilde başladık. Ancak ağustos ayından sonra algılamamız değişti.
Özellikle cari iÅŸlemler açığında, enflasyonda ve büyümenin sürdürülebilirliÄŸi konusunda ortaya çıkan belirsizlikler, Türkiye’ye karşı algılamayı kötüleÅŸtirdi. YumuÅŸak iniÅŸin kolay olup olmayacağı sorgulanmaya baÅŸlandı.
Böylesi bir ortamda, dışarıdaki geliÅŸmelerin de etkisiyle yatırımcıların Türk finans piyasasından çekilme istekleri ve yatırım iÅŸtahlarındaki azalışlar TL üzerine baskılarını artırınca “karizmamızın çizilme” olasılığı arttı.
Şimdi yapılacak iş, bu algılamayı ve belirsizliği azaltmaktan geçiyor.
Unutmayalım ki algılamaya göre yönlenen piyasalar sözle değil, çıkacak verilerle ikna edilebilir.