O dönemde Merkez Bankası’nın, BDDK’nın da para politikasına destek olmasını saÄŸlamak üzere bir dizi toplantı talebi oldu.
Yeni yılın bu ilk yazısında biraz geriye, 2004-2005 dönemine gideceğim. Küresel krizle birlikte para politikasının finansal istikrara eskisine kıyasla daha fazla ağırlık vermesi gerektiği görüşü ağır bastı. Hem uygulamada çeşitli merkez bankaları yeni arayışlara giriyorlar hem de akademisyenler son hız çeşitli çalışmalar yapıyorlar. Mesela ‘Google akademik’ sayfasına girip ‘finansal istikrar–para politikası’ sözcüklerinin İngilizcesini yazıp, aramayı sadece 2011 ile sınırlandırsanız bile karşınıza binlerce çalışma çıkıyor.
2004-2005 döneminde enflasyon, hedeflerin bir miktar altında hareket ediyor, büyüme hızı ise potansiyelinin üzerinde seyrediyordu. Enflasyon bekleyişleri hedefler ile uyumluydu (Tablo 1). Merkez Bankası (MB) 2004-2005 döneminde liranın üzerinde belirgin bir değerlenme baskısı olduğunu ve kredi arzı ile cari açıkta yükselme eğilimi olduğunu görüyordu. Dış koşullar bozulmadıkça da bu eğilimlerin artarak sürmesini bekliyordu.
MB bu eğilimlerin oluşturabileceği risklerin farkındaydı. Bir yandan döviz rezervlerini güçlendirmek için önemli miktarda döviz alıyordu (tabloda rakamlar var) diğer yandan da neler yapılabileceğini düşünüyordu. O ortamda, cari işlemler açığının genişlemesine de neden olan hızlı kredi artışını bir miktar frenlemek için faiz haddini arttırmayı düşünmüyordu. Çünkü birincisi enflasyon zaten hedeflerin bir miktar altındaydı. İkincisi faiz arttırımı daha fazla kısa vadeli dış sermaye girişine yol açarak lira üzerindeki değerlenme baskısını daha da arttırabilirdi. Faizi düşürmek de aynı ölçüde anlamsızdı. Daha düşük bir faizin, hem daha yüksek bir kredi talebine hem de kredi arzına yol açması söz konusu olabilirdi. Büyüme hızı bu durumda daha da yükselip cari işlemler açığının daha da artmasını tetikleyebilirdi.
Tartışmanın özü aynıÂ
O dönemde MB’nin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) da para politikasına destek olmasını sağlamak üzere bir dizi toplantı talebi oldu. Bu toplantılar zamanın Hazine Bakanı, Hazine Müsteşarı, MB yetkilileri ve BDDK yetkililerinin katılımlarıyla Hazine Bakanı’nın çalışma ofisinin yanındaki toplantı odasında gerçekleştirildi. Bu köşenin yazarı da o toplantılarda yer aldı.
Ekim 2010–Mayıs 2011 arasında MB’nin uyguladığı yeni politikanın neden kredi arzını yavaşlatmakta işe yaramayacağını, bu politikalar ancak BDDK tarafından desteklenirse sonuç alınabileceğini bu köşede o dönemde defalarca yazdım. Öyle de oldu: Haziran 2011’de BDDK’nın devreye girmesinden sonra ancak kredi arzında bir yavaşlama görüldü. Ayrıntısına girmeyeceğim ama az önce sözünü ettiğim toplantıda ilgili iki taraf arasındaki tartışmanın özü de inanır mısınız aynıydı.