Elinize bir yetki geçse, bunu şahsi çıkarlarınız için kullanır mısınız? Eminim ki bunun yanıtına istisnasız herkes ‘hayır’ diyecektir. Yapma potansiyeline sahip olanlar bile… Peki sizden taahhüt isteseler ve bunu yapmayacağınıza dair imza atsanız ne dersiniz? Kabul eder misiniz?
Normal şartlar altında cevabında samimi olan insan, düşünmeden altına imzasını atar. Çünkü bu bir iyi niyet göstergesidir. Bugün ülkemizin en büyük derdi olan siyasi kirlenmişlikte, görevi kötüye kullanmanın az mı payı var?
Ne yazık ki belediyelerden meclise kadar uzanan zincir içinde bir dizisi yolsuzluk söylentileriyle yaşıyoruz. Bunların çoğu kanıtlanamıyor; zira genellikle minareyi çalan kılıfını da hazırlıyor.
Hukuken kaçabilirsiniz ya kamu vicdanında? Günümüzde eğer asil vekiline güvenmiyorsa, bunda ‘yapanın yanına kâr kalmasının’, hukukun ‘adamına göre işlemesinin’ hakim olduğu kanaatin büyük rolü var.
Üzüntü vericidir ki bu imaj altında iyilerle kötüleri de ayırmak mümkün olmuyor. Tıpkı kayıt dışı ekonominin ülkede, bir ekonomi politikası olarak uygulanması gibi oluşan flu ortamda iyi niyetli ile kötü niyetlinin birbirine karışması gibi…
Şüphesiz siyasetin finansmanı şeffaflaşmadan buranın aşılamayacağı ortada. Peki, siyaset hangi fotoğrafı veriyor? Acı gerçek şu: 550 vekil içinde sadece 12’si kadar güvendeyiz. Bunu da sözlerinde samimi olduklarını kabul ederek ifade ediyorum.
Daha önce televizyonda da konuğum olan Uluslararası Şeffaflık Derneği, 1 Kasım’da seçilen 550 milletvekiline gidiyor. Dürüstlük Taahhütnamesi Kampanyası çerçevesinde, milletvekillerinden imza istiyor. Taahhütnameyi imzalayan diyor ki:
“TBMM’nin 26. Dönemi’nde görev sürem boyunca yolsuzlukla mücadele etmeye, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarında, politikalarında ve yasalarında şeffaflık, hesap verilebilirlik, dürüstlük ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin esas alınmasını desteklemeye söz veriyorum.”
Biraz daha detaylarına baktığınızda ise şu maddeler öne çıkıyor:
“Her yıl şahsımın, eşimin ve çocuklarımın mal varlığını; varsa borçlarımızı, diğer mali yükümlülüklerimizi ve varsa hisse paylarımızla birlikte şirket ortaklıklarımızı kamuoyu ile paylaşacağım.
İhale, ruhsat, imar planı değişiklikleri, kredi, teşvik gibi her türlü kamusal işlem sürecine, siyasi gücümü kullanarak kötüye kullanmayacağım.
Hiçbir yasadışı çıkar ilişkisi içinde olmayacağım. Doğrudan ya da herhangi bir kişi veya kurum aracılığıyla teklif edilecek hiçbir hediyeyi, değeri ne olursa olsun, kabul etmeyeceğim.”
Sonuç ne? Sadece 12 imza… Yani Türkiye’nin demokrasi adına en kutsal kurumu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sadece 12 vekil bunun altına imza atıyor. Şu veya bu partiden olması hiç önemli değil. Çünkü bu tablo hiçbir partiyi de kurtarmaz; ‘bu işe sahip çıktık’ da dedirtmez. Sadece imza atan kişilerin iyi niyetini ve duyarlılığını gösterir. Çok garip ve ürkütücü bir tablo…
Dernek yetkilileri, imza kampanyasını kesmediklerini ve devam ettirdiklerini belirtiyorlar. Eğer bu 12 isim dışında, olayı atladığı, duymadığı, vakit denkleştiremediği için imza atmayan varsa kapı açık. Ama genellikle ilk sonuçlar, gerçek sonuçlardır. Hadi, sonradan imzalayan olursa, bir 10 kişinin daha samimiyetle imza attığını düşünelim.
Yine de tablo sizce de çok dramatik değil mi? Yazık; çok yazık…