İMKB’de 55.050’nin altında haftalık kapanış olması 53.600 ve ardından 52.950 seviyelerini resmin içine sokuyor. Kasım sonu ‘makyaj rallisi’ sebebiyle yaşanabilecek bir rallinin bu hafta içinde 57.200 seviyesini geçmesi hayli zor. Dolar/TL kurlarında 1.8110 seviyesinin üzerine geçilmesi kur cephesindeki ‘gerginliğin’ azalmadığını gösteriyor. Dolar/TL kurlarında 1.8450 ve ardından da 1.8660 seviyeleri bu hafta için önemli.
Planlanmış, gündemde olan bir zirve yok. Ancak piyasaların plan, program dinledikleri falan yok. AB’de işler gittikçe daha da karışıyor. Bir yandan “Güney Avrupa’da” sular iyice ısınırken, diğer yandan da AB içinde üyelerin birbirlerini gittikçe daha fazla eleştiri, hatta suçlar demeçler verdiklerine şahit olmaya başladık.
Hani yepyeni bir fikir etrafında bir araya gelen, ortak olan insanlar vardır ya… Başlangıçta her şey iyi gidiyordur. Hem fikir ortakların çevresindekilerce beğenilir, hatta inceden kıskanılır hem de ‘Keşke ben düşünebilseydim’ denir… Ancak fikir “iş aşamasına” geçip de şirketleşince; hayatın, hayalden farklı, bir de tahminlerden fazla sermaye ihtiyacı olduğu anlaşılınca ortaklardan birileri su koyvermeye başlar. Müthiş fikre rağmen işler istendiği gibi gitmemeye, masraflar arttıkça hem sermayeden yemeye başlayıp, hem de kârlar beklendiği kadar olmayınca ortaklar arasında huzursuzluk gitgide artmaya başlar. Birbirlerini suçlamaya başlarlar. “Sen az çalışıp, çok harcıyorsun. Ben ise bu ortaklığı ayakta tutmak için müthiş bir özveride bulunuyorum; sen gününü gün ediyorsun” suçlamaları birbiri ardına gelir… İşte son bir aydır AB’de olan bu. Bazı ortaklar ‘Birliği ben kurtarıyorum, ben ne dersem o olur’ derken, diğerlerinin “Kimse kimseye akıl öğretmesi”e gelen söylemleri var! Sadece euro ile ulaşılan “para birliği” değil, artık AB içinde “siyasal birlik” de sorgulanır hale geldi. Geçtiğimiz hafta bunun yeni örneklerine şahit olduk. Korkarım önümüzdeki günlerde daha da fazla bu “çıkışları” duyar olacağız.
Geçtiğimiz haftanın bana göre en ilginç gelişmesi, Perşembe gününün ikinci yarısında piyasalarda konuşulmaya başlanan Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) AB’nin sorunlarında yardımcı olması için IMF’ye daha fazla destek olacağı, fonlama sağlayacağına dair haberlerdi. Mevzuatı gereği Avrupa bankalarının ihtiyaç duyduğu “borçlanılabilir son kaynak Lender of Last Resort” olma özelliğine sahip ol(a)mayan ve Almanya’nın itirazları nedeniyle yakın gelecekte bu özelliği kavuşamayacak olan ECB’nin dolaylı bir yolla bunu halledeceği umudu piyasalarda kısa süreli bir iyimserlik havası estirdi.
Ancak bu mekanizmanın çalışması hayli zor! ECB kendi “hükümranlık alanı” içindeki bankalara güvenmiyormuş da araya IMF’yi koyuyor. Diyelim ki bazı bankalar borçlarını ödeyemedi ve IMF kredisi teorik olarak “battı”. ECB de bundan zarar görmeyecek mi? Dolayısıyla AB…
Geçtiğimiz haftanın son gününde gelen bir başka haber de önümüzdeki günlerde gerginliği arttıracağa benzer! ECB idarecileri sorunlu ülkelerin bonoları için yaptıkları alımları 20 milyar euro ile sınırlamaya karar vermişler. Ne büyük bir hata! Piyasalara karşı yapılacak en büyük hata, onlara test edebilecekleri bir hedef vermektir. Kur hedefi miktar hedefi, gün hedefi, başarı yüzdesi… Sayısal olarak böylesi hedefler “kırmızı görmüş boğa” misali piyasaların “kanını kaynatıyor”! Böylesi bir hedef konulduğunu varsayalım ve “kırmızı görmüş boğalar” haftanın ilk gününde bu limiti doldurdular. ECB ne yapacak? Kararlı bir MB olarak rakamı daha da arttırmayacak! Bonoları satacak yer bulamayanlar yüzünden İtalyan 10 yıllıkları yüzde 8’e, İspanyollarınki yüzde 7.25’e geldi! Ne olacak o zaman? ECB ayak direyecek olur ise iş yine “liderler zirvesine” düşecek! Çözüm olur mu? Daha önceki zirveler çözüm olsaydı bugünlere gelir miydik?
Bu hafta başında Yunanistan muhalefet partilerinden ancak yeni “milli mutabaka hükümetinin ortaklarından” Yeni Demokrasi Partisi lideri Antonis Samaras’ın alınacak önlemler konusunda yazılı irade beyanında bulunmayı reddetmesini konuşuyor olacağız! Sadece bu olsa neyse, işin bir de ABD yönü var! Tasarruf tedbirleri konusundaki “ortak komite” çalışmalarını önümüzdeki hafta içinde sonuçlandırması gerekiyor. Oradan da çok net ve “pozitif” haberler henüz ulaşmış değil.
Her iki “ana cephede” işler bu denli “sarpa sarmışken” hedge (serbest) fonların Kasım sonu bilanço makyajı için yüksek kapatma çabaları ciddi darbeler yiyebilir!
Suriye…
Dışarıda bunlar olurken Suriye’de de işler iyiden iyiye “sarpa sarmış” durumda. Finansal piyasalarda olduğu gibi Suriye’de de sona yaklaşılmış gibi görünüyor. Hani hafta demesek de meselenin “kırılma noktasına” ay kaldı demek hatalı olmayacaktır. Sürekli gündem Türkiye’nin müdahalesi, buna karşın İran, Irak ve PKK’nın karşı hamleleri derken asıl Esad’ın adımları önemli! Finansal piyasalarda henüz bu durum “fiyatlanmış” değil. Ancak bu haftadan başlayarak önümüzdeki günlerde bu “parametrenin” de fiyatlanmaya başlaması söz konusu.
Dikkatli olmakta fayda var.
Kısaca piyasalar… İMKB’de 55.050’nin altında haftalık kapanış olması 53.600 ve ardından 52.950 seviyelerini resmin içine sokuyor. Kasım sonu “makyaj rallisi” sebebiyle yaşanabilecek bir rallinin bu hafta içinde 57.200 seviyesini geçmesi hayli zor!
Dolar/TL kurlarında 1.8110 seviyesinin üzerine geçilmesi ve aynı zamanda da “sepet” de (1 dolar+ 1 euro’dan oluşan sepet) 4.2950 seviyelerine (50 günlü Hareketli Ortalama) gelinmiş olması kur cephesindeki “gerginliğin” henüz daha azalmadığını gösteriyor. Dolar/TL kurlarında 1.8450 ve ardından da 1.8660 seviyeleri bu hafta için önemli. İlkinde değilse bile, ikincisinde MB’nin yeniden “gecelik faizleri” öne çıkarması (yüzde 12.50) ihtimali oldukça yüksek.
hocam ben sizlere katılmıyorum. imkb yakında 40 000-45 000 endeksine kesinlikle inecek aşağısını daha sonra yorumlar gözlerinden öperim.