Döviz Bitecek Korkusu

Son sıralarda Merkez Bankası ile yatıp, Merkez Bankası ile kalkıyoruz.  Banka adeta  günlük  hayatımızın içine girmiÅŸ durumda.  TCMB neredeyse her gün dövize müdahale ediyor. Malum dövize doÄŸrudan müdahale  döviz almak ya da alıp döviz satmak  yoluyla  oluyor. Bankanın döviz satın alarak döviz piyasasında iÅŸlem yaptığı çok olmuÅŸtur. Bunların bu sıralardaki kadar hayatımızın  eksenine  yerleÅŸtiÄŸi  bir zaman aralığı hatırlamıyorum doÄŸrusu. Ä°statistikler Bankanın 2002-2007 yılları arasındaki döviz piyasası operasyonlarında net döviz alıcısı olduÄŸunu gösteriyor.  O sıralarda hiç kimse de aman  Merkez  Bankası  döviz alıyor diye telaÅŸ yapmadı.  Bu  defa durum farklı görünüyor.   Merkez Bankası’nın döviz  iÅŸlemleri  kaygıyla izleniyor.

YaygınlaÅŸma  eÄŸilimi de  gösteren  kaygılar basit bir nedenden kaynaklanıyor.  Merkez Bankası bu sıralarda döviz almıyor döviz satıyor. Hem de her gün manÅŸetlere taşınacak  ölçüde, ciddi boyutlara ulaÅŸan miktarlarda döviz satıyor.  Milyar dolarlarla ifade edilen bu satışlar sokaktaki  adam parasal tahayyül sınırını fazlasıyla aşıyor.  Merkez Bankasının döviz  satışlarının  döviz rezervlerinden  yapıldığı biliniyor.  Sabit bir rezerv büyüklüğünden böylesine büyük meblaÄŸlı satışlar yapılıyor olması kaygıyı yaratan temel  unsur.  Döviz rezervinin bitmesinden korkuluyor.  Yani  gittikçe yayılan ve dozu artan bir “döviz bitecek” korkusu oluÅŸmuÅŸ durumda.

Son aylarda  Merkez  Bankasına  dönük bazı tepkiler olduÄŸu ve  bunun gittikçe tırmandığı gözleniyor. Söz konusu  tepkilerin oluÅŸumunda  Bankanın  algılanması  zor bir politikaya kaymış olmasının  önemli  rolü var  kuÅŸkusuz.  Ama,  kendi adıma,  son  günlerdeki  tepki   tırmanmasında bu  “döviz bitecek korkusu” nun  öne çıktığını  düşünüyorum.

*                            *                           *

“Döviz  bitecek”  korkusunun   Türkiye’de  önemli bir  iktisadi davranış kalıbı  olduÄŸu  söylenebilir.  Türkiye ekonomisinin yerleÅŸik sayılabilecek böyle bir damarı var.  Kimi zaman bastırılır gibi olsa da oldukça canlı bir damardır bu.

Döviz  bitecek  korkusunun  bu  denli yerleÅŸik hale gelmiÅŸ olmasının ana nedeni  Türkiye ekonomisinin krizler tarihinde yatar.  Kriz  üretmekte   bayağı  maharetli olduÄŸumuz bilinir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında  sayısı  neredeyse  düzine ile ifade edilecek kadar çok  iktisadi kriz yaÅŸandı  bu ülkede. Söz konusu  krizlerin  hemen hepsi,  şöyle ye da böyle ama  mutlaka,  dövizle  baÄŸlantılı oldu.   Dövizin bitmesi,   döviz dar boÄŸazına girilmesi ya da,  en hafif durumda,  döviz rezervlerinin yetersiz kalması gibi olgular krizleri tetikledi.   Ä°ÅŸin en ilginç yanı da  krizlerle  birlikte devreye  giren  IMF’nin  temel  iÅŸlevi  acil döviz temin etmek olarak algılandı.   Kısacası,  krize girerken  de  çıkarken de döviz baÅŸ aktör oldu.

Fiili durum  belki  hiçbir zaman tam anlamıyla böyle olmadı.  Ama  hafızalara kayıtlı  formasyon bu.  Dolayısıyla  Merkez  Bankası  ne zaman döviz satsa ve rezervler bu nedenle azalsa  hafızalar bu formasyonu  ön belleÄŸe taşıyor.  Merkez Bankası’nın  döviz  sattığı  haberleri  ortalığa dökülünce  yine dövizin biteceÄŸi korkusu  uç veriyor.

*                              *                                *

Aslında bütün bunları yazmamın bir nedeni var.  Yine böyle bir duruma  kayabileceğimizi düşündüren  bir tedirginlik ve kaygı birikimi olmaya başladığını seziyorum. Bir anlamda tarihi korku bir kez daha hortlayabilecek gibi görünüyor.

Güncel  durum  ile bu tarihsel  “döviz bitecek” korkusu arasındaki baÄŸda önemli olduÄŸunu düşündüğüm  iki nokta var.  Bu günkü Merkez Bankası davranışının tarihsel örneklerinden farklı olduÄŸunu düşünüyorum.   Güncel   döviz  satışlarının ekonomiyi   krize götürecek  bir çözülmenin ürünü olmaktan  çok bir para politikası aracı olarak kullanıldığı kanısındayım.   Bir  nokta  bu.   Öte yandan,  tedirgin olmaya baÅŸlayan aktörler  durumun  böyle  olduÄŸuna ikna edilmezse,  tarihsel  korkunun  yayılıp  güçleneceÄŸini  bunun da ekonominin  döviz baÄŸlantılı ve kendisini  besleyen  bir krize sürüklenme olasılığını arttıracağını seziyorum.   Bu  da ikinci nokta.

Yanılıyor olabilirim ama bugünlerde Merkez Bankasının esas iletişim probleminin bu olduğunu düşünüyorum.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir