Geride bıraktığımız 2011 yılına,Arap Baharı ve Avrupa´nın borç krizi damgasını vurdu. Öngörüler önümüzdeki yıl da iki geliÅŸmenin olumsuz etkilerinin devamı yönünde.Tunus’lu bir seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi isimli gencin 17 Aralık 2010 tarihinde Sidi Bou Said kasabasında iÅŸsizlik ve hayat pahalılığını protesto etmek için kendini ateÅŸe vermesi ile baÅŸlayan  isyan hareketi ,dünyada isyan fitlini de ateÅŸlemiÅŸ ve bundan sonra basılacak tarih kitaplarında yeni bir dönemin kapılarını açmıştı. Tunuslu gencin kendini yakmasının nedeni olarak yoksulluk ve polisin zorbalıklarına iÅŸaret etmiÅŸ, Kuzey Afrika’da milyonlarca kiÅŸinin içlerinde zincirlediÄŸi protestoları açığa vurmasına neden olmuÅŸtu. Tunus’ta baÅŸlayıp neredeyse tüm kürede esinlenmesi görülen isyanda siyasi ilk fire de yine Tunus’ta verildi ve Tunus Devlet BaÅŸkanı Zeynel Abidin Bin Ali, 23 yıldır sürdürdüğü iktidarından alındı. Zeynel Abidin Bin Ali’nin ÅŸimdilerde Suudi Arabistan’da ikamet ettiÄŸi biliniyor ve hakkında 66 yıl hapis isteniyor.
Ä°syan fitilinin ilk yansımasında halk gördü ki; sarsılmaz olarak görülen yönetim rejiminin deÄŸiÅŸtirilebileceÄŸi gerçeÄŸi umudu bile halkı cesaretlendiriyordu. ilk etkiler Mısır, Suriye, Bahreyn, Yemen ve Libya’da görüldü. Ardından Mısır CumhurbaÅŸkanı Hüsnü Mübarek halkın tepkilerine daha fazla dayanamadı. Mısır’ı 30 yıl yöneten Mübarek ÅŸimdilerde  saÄŸlık sorunları nedeniyle kah tekerlekli sandalye kah sedyede yargılama süreci geçiriyor. Arap Baharı’nın ‘’en ‘’leri arasına giren isimdi Libya lideri Muammer Kaddafi. 1969’dan bu yana tam 42 yıldır oturduÄŸu CumhurbaÅŸkanlığı koltuÄŸunu kimselere bırakmayan Kaddafi’nin son günleri sefalet ve kaçmakla geçti .Sonunda kaçtığı yerde bulunup muhaliflerce yakılarak öldürüldü. Yemen lideri Ali Abdullah Salih ise yine muhalif grupların saldırısı sonrası ölümle pençeleÅŸirken Subat 2012 ‘de yapılacak devlet baÅŸkanlığı seçimlerine katılmayacağı sözleÅŸmesini imzaladı bile. Suriye ‘de ise ,halk üzerinde baskısını halen hissettiren Esad yönetimi’ne tepkiler sınırlı kalınca ,uluslararası camiada yanlızlaÅŸtırma çalışmaları ile Esad’ın görevi bırakması için baskılar yapılıyor.  Mesela komÅŸusu Ä°ran ,Rusya ve Çin ile Türkiye ‘nin de dahil olduğıu BM’nin daimi üyelerinin bu haklı tepkisi ilk etapta kendini sert ekonomik yaptırımlar olarak gösterdi. Arap Baharının yaÅŸandığı tüm  ülkelerin ortak özelliÄŸi ,yıllardır demokratik bir ÅŸekilde yönetiliyor gibi görünmesine karşın ülkedeki korku psikolojisi sayesinde gözler önündeki anti-demokratik yapıya perde çekmiÅŸ görülmez hale getirmiÅŸ oluÅŸu. Bu rüzgarı karşısına alan tüm liderlerin çekilmek zorunda bırakıldığı gerçeÄŸi ile karşılaÅŸtırıldığında Esad içinde süre doluyor denebilir. Arap Baharı’nın nasıl bu kadar etkili ve saman alevi gibi yayıldığı üzerine araÅŸtırmalar, baÅŸta El Cezire ve El Arabiya gibi tv kanallarının ve sosyal medya internet sitelerinin etkisini gözler önüne sererken ,halkın ,demokrasi ve özgürlük için çıktıkları bu yolda, ÅŸimdilik ölüm,ÅŸiddet ve kan haricinde yoluna baÅŸka birÅŸey çıkmadığını gösteriyor.
Son yüzyılda sürekli Batıyı kendine örnek alan OrtadoÄŸu ,bu kez Batıya esin kaynağı oldu .OrtadoÄŸu ‘da baÅŸlayan isyan hareketi’nin ABD yansıması sayılan Wall Street’i Ä°ÅŸgal yürüyüşü özünde kapitalizm sistemin eksikliklerini gözler önüne sermek için yapılmış bir protesto hareketi. Protestocu grubun ‘’Sorun yolsuzluk ya da açgözlülük deÄŸil, sorun sizi yolsuzluk yapmaya sevkeden sistemdir’’ sözlerini “Önümüzde uzun bir yol var ve eninde sonunda gerçekten zor sorulara yanıt vermemiz gerekecek. Bunlar ne istemediÄŸimiz üzerine deÄŸil, ne istediÄŸimiz üzerine sorular. Mevcut kapitalizmin yerini hangi toplumsal örgütlenme alabilir? Ne türden yeni liderler istiyoruz?” nidalarına çeviriyor. ABD ve Kanada’daki Eylemleri yaÅŸanmakta olan iktisadi krizin büyük ÅŸirketlerdeki sorumlularının ortaya çıkartılması için yapılan tartışmaların alevlenmesini saÄŸlarken , kemikleÅŸmiÅŸ sendika ve siyasi partilerdeki yapıyı kırıncaya kadar devam edecekleri vaadleri hayli iddialı.  WallStreet eylemcileri belki bu yapıyı kırmayı baÅŸaramayacaklar ama daha adil bir gelir dağılımını hedefleyen toplumcu görüşlerin bir gün dünya üzerinde hakim olacağı hayali bile umut verici. Kısaca geçen yıla kadar özgürlük konusunda hayli geri kalmış ortadoÄŸu konusunda böyle bir protesto olayları, belki tahmin edilebilirdi ama Wall Street’i Tahrir Meydanı’na çeviren göstericilerin Broadway’de ki eylemleri tahmini zor konulardan biri olurdu.
 AB CEPHESİNDE YENİ BİŞEY YOK
Avrupa´nın içinde bulunduÄŸu borç krizini çözüm için siyasetçilerden daha çok ekonomist köşe yazarların seçenekleri masaya yatırması AB’de çözümsüzlüğün iÅŸareti. 5 trilyon Euro’yu  aÅŸan batık paranın hangi ülke yada konsorsiumca karşılanacağı bilinmediÄŸi sürece ,hatta bu batığın kapatılması halinde yeni açıkların verilmeyeceÄŸinin garantisi olmadığı sürece AB çözüme çok uzak. Alman’ların ve çekirdek AB’nin prestijli üyelerinin,sevilmeyen AB üyelerine PIIGS(domuzlar) diye hitap ettiÄŸi,bu ülke vatandaÅŸlarına ceplerinden para ödemeye hiç mi hiç niyetleri yok. ECB (Avrupa Merkez Bankası)’nin bankalara pompaladığı paranın elindeki tüm varlık olduÄŸunu görünce yada kendini mermisi tükenmiÅŸ halde bulursa kimse ÅŸaşırmasın. Hep eleÅŸtirilen ECB’nin tahvil alımlarında aceleci davranmaması ise geleceÄŸi gördüğünün kanıtı.Keza 200 milyar Euro’nun üzerinde bir alım yapan ECB’nin 2012 ‘de bu rakamı 1 trilyon Euro’ya kadar ÅŸiÅŸirmesi gerekiyor.Aksi durumda yaptığı tüm bu riskli deney kendini baÅŸa çevirir ve yeni Bankacılık krizi kapıyı çalar. Bankacılık ve reel sektör birbirinin yansıması derler, Asya’nın büyük iki ekonomisi Hindistan ve Çin’de açıklanan imalat sanayi endeksinin Aralık ayında büyümesi Avrupa’nın yaÅŸadığı borç krizinin dış yansımasına Asya’nın gösterdiÄŸi direnci gösteriyor ama Euro Bölgesi’nin eÅŸ zamanlı açıklanan imalat verilerin ise son 5 aydır sürekli düşüşte oluÅŸu 
 istikrarın devamının mümkün olmadığını gösteriyor.
Eldeki para hürriyetin aletidir.Fakat peşi sıra kovalanan para, tam tersine kölelik aletidir. ( Rousseau )
ÖMER DEMİR