Merkez Bankası’nın ‘politika faizi’ olarak adlandırdığı faiz, hangi politikanın faizidir bu? O politika ne politikasıdır?
Para politikası açısından önemli bir belirsizlik var. Enflasyon yüzde 10 düzeyinde. Merkez Bankası (MB), enflasyonun birkaç ay daha bu düzeyde kaldıktan sonra 2012’nin sonlarına doğru belirgin biçimde düşerek hedefe yaklaşacağını belirtiyor. Demek ki yüzde 5 olan enflasyon hedefine ‘yukarıdan’ bir yakınsama olacağını düşünüyor.
Bu ortamda ‘politika’ faizini yüzde 5.75’te tutuyor; şu anda yüzde 10 olan enflasyon ile kıyaslandığında oldukça yüksek negatif bir ‘politika faizi’. MB’nin 2012 sonuna ilişkin örtük enflasyon tahmini ile kıyaslandığında ise 0 ile düşük negatif bir ‘politika faizi’ arasında bir yerde. MB, piyasanın likiditesini ayarlayarak, piyasada belirlenen faizi 5.75’in üzerinde bir yerde tutabileceğini de söylüyor. Üstelik ‘bugün’ burada, ‘yarın’ şurada olabileceğini belirtiyor. Nerede? Bilmiyoruz. Reel piyasa faizi negatif bir değer mi alacak, 0’ın biraz üzerine mi kalacak? Sıfırın oldukça üzerinde mi olacak? Hangi hafta, hatta gün, nasıl bir reel faiz ortaya çıkacak? Ekonomik birimler ileriye yönelik nasıl karar verecekler?
MB’nin, ‘politika faizi’ olarak adlandırdığı faizi, bu durumda, neden ‘politika’ faizi olarak düşünmemizi beklediğini de anlamıyoruz. Hangi politikanın faizidir bu? O politika ne politikasıdır? Enflasyon mu düşürülmeye çalışılmaktadır? Cari açıkla mı savaşılmaktadır? Döviz kuru ile mi ilgilenilmektedir? Büyüme hızına mı odaklanılmıştır? Kredi arzının artış hızı mı kısıtlanmak istenilmektedir? Hepsi birden mi? MB hangi amaçlara ulaşmaya çalışmaktadır? 2012’de ekonomi politikası açısından sakınmamız gereken ilk şey, para politikasının neyi amaçladığı hakkındaki bunca belirsizliği yaratma performansını tekrarlamak olmalı. İlkinin doğal uzantısı olarak, ikincisi, politika faizinin tırnak içinde yazılmasına yol açan uygulamayı tekrarlamaktan kaçınmalıyız.
Üçüncü sakınmamız gereken kur ile ilgili. MB’nin döviz kuru hakkında, hem de 2011 gibi kürenin oldukça karışık olduğu bir yıldaki kadar sık konuşması kendisini zor durumda bırakıyor. ‘Euronun karşısındaki değeri ile değerlendirin lirayı deniliyor’. Ertesi gün televizyonlarda yılbaşından bu yana euro karşısından en fazla değer kaybeden ikinci paranın lira olduğuna dair grafikler çıkıyor. 2010’un sonundan 2011’in ağustos ayına kadar diğer gelişmekte olan ülkelerin paraları yabancı paralar karşısından değerlenirken, liraya nasıl da başarılı bir şekilde değer kaybettirildiği, MB raporlarında grafikler eşliğinde övünülerek anlatılıyor. Sonra Avrupa’nın içinde bulunduğu durumun ağustos ayında daha da karışacağı anlaşılınca yüklü döviz satışları yapılıyor. Dahası, döviz kurunun ‘geçmemesi gereken’ düzey belirtiliyor. 2012 para politikasının anlatıldığı raporda ise MB’nin ‘döviz kuru hedefi yoktur’ deniliyor. Hangisi? Lütfen döviz kuru hakkında bu kadar konuşmayın. Kontrolü, hele böyle bir ortamda, sizde değil çünkü.
Maliye politikasına gelince. Maliye politikasının ‘duruşunun’ belirlenmesi için, çoğu piyasa ekonomisinde bütçe rakamları, ‘normalin’ üzerindeki ya da altındaki büyüme ve işsizlik gerçekleşmelerinin etkilerinden arındırılıyor. Mesela ekonomi normalin üzerinde büyüdükçe vergi gelirleri normalin üzerinde artıyor. İşsizlik normalin üzerine çıktıkça da işsizlik yardımları arttığı için harcamalar normalin üzerine çıkıyor. Bu tür hareketlerden arındırıldığında ortaya çıkan ‘arınmış’ bütçe dengesi, bir yıl öncesine kıyasla maliye politikasında bir değişiklik yapılıp yapılmadığının anlaşılmasına yardımcı oluyor. Evet, bütçe performansımız çok iyi ama böyle bakıldığında bu performansta 2010’a kıyasla bir miktar zayıflama var. Bu tür bozulmalardan kaçınmak gerekiyor. Okuyucularıma sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim.