Ankara’nın Taşına Bak

Ne güzel bir duygu anlatımıdır değil bu sözler? Düşman işgaline uğramış bir milletin ağıtı ve daveti gibidir. Ne der: Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak… O yaşlar bugün de gözümüzden geliyor. En çok da kimler tarafından tehdit edildiğimizi düşündüğünde hüzünleniyor insan.

Teknik olarak doğru mudur, bilemem ama benim gözümde;

Fransa’nın Cezayir’de yaptığı soykırımdır.

Avrupa’nın göbeğinde, herkesin gözü önünde Bosna’da yaşanan soykırımdır.

Kıbrıs’ta 1974 müdahalesini zorunlu kılan sebepler ve uygulamalar soykırımdır.

ABD’nin kızılderililere yaptığı soykırımdır.

İngiltere’nin sömürgecilik yıllarında yaptıkları soykırımdır.

Bulgaristan’da örneğin Belene’de yaşananlar soykırımdır.

İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırımdır.

Almanlar’ın Hitler döneminde Yahudiler’e yaptığı soykırımdır.

Irak’ta hepsinin bir araya gelip ABD’nin öncülüğünde uyguladığı 1,5 milyon kişinin katli soykırımdır.

Kuzey Afrika’da enerji kaynakları nedeniyle insanları birbirine kırdırtmak, sonra da kaynaklarının üzerine konmayı hedeflemek soykırımdır.

Bunların tarihlerini ne kadar kurcalasanız, o kadar soykırım örneği çıkar.

Fakat bugün, Türkiye’yi suçluyorlar. Üstelik 1915 olayları sonrasında bizlerin en güçsüz, onların işgalci konumda olduğu bir konjonktürde yaptıkları yargılama sonunda ‘soykırım yoktur’ kararı kendilerine aitken…

Üstelik Türkiye Suriye’ye girip, kendilerine tetikçilik yapmadığı için aba altından sopa göstermek nedeniyle ısıtıp, gündeme getirmiş olmaları gerçeği ortadayken… Yani belki iktidarın değil ama halkın ısrarla yeni bir soykırımın önüne geçmek için direnç göstermesini hazmetmeyerek, haince intikam aldıkları realitesi ‘kral çıplak’ noktasındayken…

Nereden nereye geldik? İşte insan bu yüzden haykıra haykıra söylemek istiyor, bu riyakârlık karşısında: Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir