BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında ekonomiye yön veren heyetin ne yapmak istediği açıktır.
Yapılmak istenen, Merkez Bankası’nın, faizler konusunda sergilediği tutumdan ayan beyan anlaşılmaktadır. Ekonomi yönetiminin amacı “cari açığı” daraltmaktır. Kapatmaktır diyemiyorum, çünkü o hedef, henüz ufukta görülmeyecek kadar uzaktadır. Ekonomi yönetimi doğru olanı yapmaktadır. Cari açığı daraltmak şarttır. Bunun da yolu döviz fiyatlarının artmasına izin vermektir. Gerisi lafıgüzaftır. Milli gelirin yüzde 10’unu geçen bir cari açıkla ekonomiyi büyütmek, pimi çekilmiş el bombasını sıkı sıkı tutarak koşmaya benzer. Bomba her an terli elden kayabilir.
FİNANSAL İSTİKRAR
Cari açık, en büyük “finansal istikrarsızlık” kaynağıdır. Cari açık bu kadar büyükken, “finanse edilebildiği sürece cari açık sorun değildir” nakaratını bankacılar artık söylememelidir. Bu açığı sürdürmeye çalışmak, ani ve sert bir devalüasyona davetiye çıkarmaktır. Yüksek bir devalüasyon, ithalatı bıçak gibi keser. Hem bütçe gelirleri azaltır hem de giderleri çoğalır. Geriye ne denk bütçe ne de “sağlam bankacılık” kalır.
DEVALÜASYON-ENFLASYON-ÜCRET SARMALI
Finansal istikrar bozulunca fiyat istikrarının da bozulması yani enflasyonun azması Allahın emridir. Türkiye hâlâ “dövizize” bir ülkedir. İş adamları döviz birimiyle düşünür ve fiyat ayarlaması yapar. Bu ölçü birimi de (hangisi yükselmişse) bazen dolar, bazen avrodur. Son 6 ayda döviz fiyatlarının yüzde 25 artması, TÜFE’nin yani ölçülen enflasyonun yükselmesine sebep olmuştur. Bu kaçınılmazdı. Ancak, tek başına TÜFE’nin artması enflasyon değildir. Enflasyon bir “şişme” dir; bir “sarmal”dır. Sarmalı harekete geçirecek esas unsur devalüasyon değil, gelirleri/ücretleri enflasyona endekslemektir. Enflasyonu engellemek için gelirler reel olarak gerilemelidir. “Kemer sıkma” nın başka bir anlamı yoktur. Çünkü fiyatı satıcı değil, alıcı belirler. Halkın alım gücü düşerse, fiyat artışları kendiliğinden frenlenir. TÜFE artışı, derhal ücretlere yansıtılırsa, fiyat artışları enflasyona dönüşür. Yani kedi kuyruğunu kovalamaya başlar.
DÖVİZİ TUT, FAİZİ SAL, AKIL KÂRI DEĞİLDİR
Türk ekonomisinin tüm krizleri devalüasyondan çıkmıştır. Devalüasyon bir hastalıksa, döviz fiyatlarının ölçülü yükselmesine izin vermek hastalığa tutulmamak için aşılanmaktır. Aşı da kırıklık yapar ama hasta olmakla kıyaslanınca kötü etkisi sınırlı kalır. Bugünlerde “aman döviz fiyatlarındaki artışı durdurun, bunun için faizleri arttırın” tavsiyesinde bulunanlar hatalılıdır. 2001 krizi öncesinde gecelik faizler yüzde 7000’e çıktı ama, sonunda devalüasyon hem de en kötüsünden yine oldu. Tecrübe başa gelen değil, başa gelenden çıkarılan derstir.
Son Söz: Cari açık daraldıkça, harcanabilir gelir düşer.