Son yıllarda gözlenen yüksek oranlı büyümenin gelir dağılımı bozukluğunu az da olsa iyileştirdiği dün açıklanan verilerden anlaşılıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamları 2010 yılında en yüksek ve en düşük gelire sahip yüzde yirmilik gruplar arasında farkın da azaldığına işaret ediyor.
Gelir dağılımını ölçen göstergelerden biri olan Gini katsayısı da (ki 1 ‘e yaklaşırsa gelir dağılımının bozulduÄŸu, 0’a doÄŸru yönelirse iyileÅŸtiÄŸi anlamına geliyor) Türkiye için 2010 yılında 0.40 deÄŸerini gösteriyor.
Bu katsayı 2002 yılında 0.44 deÄŸerinden 2005 yılında 0.38’e düşmüş. Daha sonra küresel krizin büyüme oranını aÅŸağıya çekmesiyle 2008 ve 2009 yıllarında 0.41 deÄŸerine yükselmiÅŸ. 2010 yılında tekrar iyileÅŸme eÄŸilimine girmiÅŸ.
Ä°ÅŸin ilginç yanı, sanayileÅŸmiÅŸ ülkeler arasında en kötü gelir dağılımına sahip ABD’de de Gini katsayısı 0.40. Gelir dağılımı açısından ABD ile eÅŸit düzeye gelmiÅŸiz.
2011 yılında da iyileşmenin sürmesi doğal.
Konuya kentler ve kırsal kesim açısından baktığımızda Gini katsayısının kırsal kesimde daha düşük olduğu gözleniyor. Gelirler kırsal alanlarda daha dengeli dağılıyor.
2023 HEDEFÄ° OLMALI
Gelir dağılımının düzeltilmesinde büyümenin yanı sıra eğitim düzeyini artırmak, yeni istihdam olanakları yaratarak işsiz sayısında azalış gerçekleştirmek ve vergileme politikaları yardımıyla eşitsizliği törpülemek en yaygın yöntemler arasında yer alıyor.
Sosyal yardımlar ya da birinden alıp diğerine verme uygulamaları orta ve uzun dönemlerde gelir dağılımı bozukluklarını çözemiyor. Verimliliği artırarak hem büyümeyi sürdürebilir bir yapıya kavuşturmak hem de yeni iş olanakları yaratmak bu konunun temel öğeleri olarak sayılıyor.
Son zamanlarda küreselleşmenin ve inovasyonun gelir dağılımını bozduğuna ilişkin bazı çalışmalar da var. Haklı da görünüyorlar.
Kanımca 2023 hedefleri arasına gelir dağılımını ölçen Gini katsayısına da bir hedef koymak gerekiyor.
Partiler seçim bildirgelerinde ihracata, kişi başına düşen gelire ve milli gelir toplamına hedefler verirken Gini katsayısı için de bir hedef belirleyebilirler.
Kanımca iyi de olur.
***
Hamilton efsanesi
Avrupa’nın borç krizini çözmek için son günlerde “Hamilton Yaklaşımı”ndan fazlaca söz edilmeye baÅŸlandı.
Alexander Hamilton, 1790 yılında ABD’nin ilk Hazine Bakanı olarak görev yapıyor. Kuzey-Güney Savaşı’ndan Kuzey galip çıkmasına karşın borç içinde yüzüyor. Spekülatörler yüksek iskonto oranlarıyla aldıkları borçlanma senetlerinin ödenmesini bekliyorlar.
Güney’in ise borçları fazla deÄŸil. Çözüme yanaÅŸmıyorlar ve ne öneriliyorsa reddediyorlar.
Hamilton devreye giriyor. BaÅŸkan Jefferson’un da katıldığı bir akÅŸam yemeÄŸinde Güneylileri ikna edip sorunu çözüyor. Tüm borçlar yeni kurulan devletin yükümlülüğü altına giriyor. Bu borçları ödemek için vergileri artırıyorlar. Banka kurup kredi kanallarını çalıştırıyorlar.
Hamilton’un bu giriÅŸimi ve baÅŸarısı ÅŸimdi bazı çevrelerin dilinden düşmüyor. Avrupa’ya bir yeni Hamilton arıyorlar. Bulabilirler mi acaba?