2012 Yılı Tahminleri

Ekonomik büyüklüklerle ilgili yeni yıl tahminleri giderek belirginleşmeye başladı.
Genelde bu tür öngörülerde bizi yanıltan olay, beklentilerin bir önceki yıla bakılarak yapılmasıdır. “Geçen yıl ne olduysa önümüzdeki yılda da ona benzer geliÅŸmeler olur” yaklaşımı birçoÄŸumuzun benzer tahminler yapması sonucunu doÄŸurur.
Bu kısır döngüden kurtulmak amacıyla uzun dönemleri dikkate aldığımızda ise başka engellerle karşılaşırız.
ÖrneÄŸin geçmiÅŸte Türkiye’deki politik istikrarsızlık ve sürekli deÄŸiÅŸen hükümetler bu tahminleri yapmada en önemli kısıttı. Åžimdi ise 2008 yılından bu yana yaÅŸadığımız krizli yılların anormallikleri beklentilerimizi uzun döneme bakarak ÅŸekillendirmemize mani oluyor.

2012 YILI ZORLUKLARI
Türkiye açısından önümüzdeki yıla ilişkin makro tahminler yaparken beni zorlayan üç konu oldu.
Birincisi büyümeye ilişkin tahminlerdi.
Türkiye, dünya ekonomilerinin yaşadığı zor dönemler olan 2010 ve 2011 yıllarını yüksek büyüme oranlarıyla geçince, biraz yavaşlasa bile 2012 yılında aynı performansı gösterecek diye düşünmek normaldi.
Oysa önce IMF, daha sonra ise bazı finans kurumları bize iliÅŸkin büyüme tahminlerini yüzde 0.5 ile 2 arasına sıkıştırmaya baÅŸladılar. Bunun anlamı Türkiye’nin 2012 yılında resesyonlu dönemlerden geçeceÄŸiydi.
Bu yaklaşımın nedeni dünyadaki üretim yavaÅŸlamasına paralel olarak gerek dış ticaret gerekse finansman kanallarındaki tıkanıklıkların Türkiye’de büyümeyi duraksatacağı noktasında toplanıyordu. Yüksek cari açıktan kaynaklanan yatırımcı iÅŸtahının azalması sonucu dış finansmanda gözlenecek tıkanıklıkların, büyümemizi olumsuz etkileyeceÄŸi bekleniyordu.
Çizilen bu tablonun gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu düşünüyorum. Kişisel olarak büyümemizin bu kadar düşeceğini beklemiyorum.
İki gerekçem var.
Birincisi, kayıtdışı ekonominin dinamizminin ve süregidecek negatif faiz oranlarının tetiklediği iç tüketimin kolay kolay yavaşlayacağını sanmıyorum.
Ä°kincisi, dış finansmanda bir anda “durma” beklemiyorum.

DOLAR KURU VE DIÅž FÄ°NANSMAN TAHMÄ°NLERÄ°
2012 yılına ait tahminlerimi zorlayan ikinci konu TL’nin dış deÄŸeriydi.
Bir taraftan Euro’nun dolara karşı deÄŸer yitirme beklentisi, öte yandan ise TL’ye yönelik artacak baskılar, dolar kurunun aÅŸağı yöne doÄŸru hareketleneceÄŸini bize iÅŸaretlemekte.
Ancak, Avrupa’da sorunlar çözülmeye baÅŸlar ve dünyadaki ortam yumuÅŸarsa sistemdeki fazla likiditenin gideceÄŸi adreslerden birisinin de Türkiye olacağı kesin. Bu takdirde TL’nin deÄŸer kazanması kaçınılmaz.
Üçüncü tahmin zorluğu dış finansmanda kendini gösterdi. 1987 ile 2010 yıllarını kapsayan grafikten de izleneceği gibi büyüme ile dış finansman arasında yakın bir ilişki var.
Bu ilişki 2012 yılında biraz gevşerse ya da fazla likidite bize yönelirse cari açığı finanse ederek büyümemizi sürdürebiliriz.
Ancak burada bir önemli noktayı unutmayalım. İç tüketime ve dış finansmana dayalı büyümeler uzun ömürlü olamazlar. Sürdürülebilir nitelikleri yoktur. Eninde sonunda bir yerde tökezlenir.
Bu üç zor konu dışında önümüzdeki yıla ait enflasyon, kamu açıkları, cari açık, işsizlik verilerinin tahminleri arasında fazla bir fark yok. Herkes aynı bekleyişler içinde.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir